Finali 30'da yapacağım demiştim ama bitmiyordu. Toparlamam gereken yerler çoğalıyor. Ve evet bu ficin Hoşik'ini de everiyorum. Bir dahaki bölüm düğün. Tüm okurları bekleriz.
Ha bir de geçen bölüm Jimin'e kızanlar için epey bir açıklama yaptırdım garibime. :') Bu bölüm de Tae'ye kızacaksınız ama kızmayın. İnsan sevince her şeyi affediyor.
Sevgiyle. :*
Yıkılmıştım.
Ne düşünmem gerektiğini bilmediğim bir noktadaydım. Adımı seslendiklerini duyuyordum. Jimin'in sesine benziyordu. Yoongi hyungu henüz seçemiyordum. Ama Jungkook olmadığına emindim. O da benim gibi kaskatı kesilmiş bir vaziyetteydi. Gözlerimiz bir an olsun ayrılmamıştı ve her bir parıltısının tek tek söndüğüne yemin edebilirdim. Hem de bulanık görüntüme rağmen. Birçok endişe yeşermişti şaşkınlıkla açılan irislerinde. Ellerini nereye koyacağını bilemez bir haldeydi.
"Ben gideyim artık." dediğini işittim sonra. Bakışlarımız tam o anda kopmuştu. Hızla içeri girmiş ve montunu aldıktan sonra kaçar gibi geçip gitmişti yanımdan. Esen rüzgarın etkisiyle burnuma dolan kokusu içimi sızlatmış, gözlerim anında kapanmıştı. Bilinçsizdi tepkim. Jimin'se ellerini uzatmış bana dokunmak için izin vermemi bekler gibi bakıyordu yüzüme. Burnumun direği sızım sızım sızlamıştı. Aldığım soluk ciğerlerimi yakmıştı. Üstünde durduğum zemin ayaklarımın altından kaymıştı. Bulutların üstündeydim derdim kalbim yeniden acıyla kasılmasaydı.
"Taehyung." diye seslendi Jimin yeniden. Beni gerçekliğe çekmişti, çatlayan sesi. Açtım gözlerimi. Bakışlarımız buluşunca yutkunma gereği duydum. Sonra Yoongi hyung girdi aramıza. Çekingen halimi fark etmiş olacak ki elimdeki bavulu çekiştirerek kapıdan girdi.
"Her ne konuşacaksanız içeride konuşun." dedi sırtı görüş açımdan çıkarken. İtiraz etmek için havalanan ellerim asılı kalmıştı görünmez bir iple. O sırada Jimin'in küçük elleri sarıldı kollarıma.
"Hadi." dedi hafifçe çekerken. "İçeri geçelim."
İçeri girdikten sonra, Jimin kapıyı kapatırken de beni bırakmamış ve ben de sessizce beklemiştim. Hareket etmem için onun komutlarına ihtiyacım vardı çünkü kafamın içinde taşıdığım düşünme organım yetisini kaybetmişti. Beni koltuğa yönlendirdi ve tam dibime oturdu. Ben karşıya bakarken o bana doğru dönmüştü. Konuşmak için bir şey söylememi bekliyordu ama ben ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Uzun sayılabilecek bir süre sessiz kaldıktan sonra araya giren yine Yoongi hyung olmuştu.
"Aç mısın?" diye sordu ayaklanacak gibi olduğunda. "Yemekler sıcaktı." Öylesine sorulmuş bir soruydu. Hepimiz farkındaydık.
Olumsuz anlamda başımı salladım ve dizlerime dayalı ellerim birbirine kenetlendi. Parmaklarımla oynuyordum. Az sonra küçük bir el daha eklendi onların üstüne. Titrekti ama özlediğim sıcaklıktaydı. İyi hissetmeme engel olamamıştım. Derin bir iç çekip, havayı içime doldururken gözlerim yeniden kapanmıştı.
"Taehyung." diye seslendi Jimin kaçıncı kez olduğunu bilmediğim. "Bak görünenlerin yanlış anlaşıldığın farkındayım ama-"
"Jimin ben buradan neden gittim gerçekten bilmiyorsun değil mi?" Dudaklarım omun cümlesini keserek benden bağımsız olarak hareket ettiğinde hiç de söylemek istemediğim kelimeler döküşmüştü. "Ya da hiç düşünmedin?"
"Taehyung ben..."
"Jungkook sen gittiğin günden beri kapımızdan ayrılmıyor." Yoongi hyung bir kez daha aramıza girdiğinde bakışlarım ona döndü. Jimin'in elinin baskısının arttığını hissedebiliyordum. "Başta ona en çok tepki gösteren bendim. Düşüncelerimi biliyorsun. Ama Taehyung o çocuk sana cidden aşık. Her gün derken abarttığımı düşünüyor olabilirsin ama gerçekten her gün burdaydı. Sen gittikten iki gün sonra geldi ilk kez kapımıza. Ve ben onu neredeyse boğuyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor of killer's | taekook
FanfictionHayatta herkes bir şeylere tutunmakla yükümlüydü; kimi sevgiye, kimi nefrete, kimi paraya, kimi güce... Tüm seçenekler uzayıp giderdi. Taehyung ise daha ilk seçenekten elenmişti. yoonmin namjin