Bir süre sonra...Güney Kore'nin soğuk ve sert geçen kışı ufaktan ufaktan kendini belli etmeye başlamıştı ve Seul de bundan nasibini fazlasıyla almıştı. Taehyung için ise değişen pek fazla bir şey yoktu. Onun mevsimi son birkaç aydır bundan farklı değildi. Şimdilerde tenini donduran ayaz onu içinden üşüteli epey oluyordu.
Askıdaki paltosunu alarak kapıya yöneldi. Arkasından paytak adımlarla gelen Jimin'i duyuyordu ama ayakkabısını giydiği için ona dönemedi.
Jimin zorlu tedavi süreçlerinin ardından nihayet kendi başına yürümeye başlamıştı. Bedeni zaman zaman uyuşup kendini tartamaz hale gelse de şu an için iyi sayılırdı. Aradan geçen zaman birçok şeyle beraber onu da değiştirmişti. "Bunu yapmakta kararlı mısın?" diye sordu melek sesiyle arkadaşına.
Bunu kendime ben de soruyorum, diye geçirdi içinden Taehyung ayaklanıp ona dönerken. Yüzünde güzel bir tebessüm vardı. Tek amacı Jimin'in onu daha fazla düşünerek kendini üzmemesiydi. Bu konuda Yoongi ile uzun uzun konuşmuşlardı. Tedavinin en iyi sonuca ulaşması için Jimin'i bu tarz konulardan uzak tutmaya karar vermişlerdi. O yalnızca mutlu olmalı ve gülmeliydi. "Bunu yaparsam iyi olacağım." diye yanıtladı gülümsemesi daha da genişlerken. "Yalnızca hiçbir pişmanlık duymadan yapmak istiyorum bunu."
"Peki ya aklını karıştırırsa? O zaman daha kötü hissetmeyecek misin?"diye sordu bu sefer sarışın olan.
Bunu da düşünmüştü elbette Taehyung. Bu karara varana dek karşılaşacağı tüm olasılıkları tartmıştı kafasında. En mantıklı olan ise şu an yaptığı gibi gelmişti. Çünkü diğerleri bu seçenekten çok daha iyi hissettirse de ilerde acının sıcaklığı geçtiğinde, çok daha fazla yanacaktı canı. Bunun bilincindeydi. Başını iki yana sallayarak reddetti arkadaşını. "Bana güven." dedi kollarını boynuna dolarken. Saçları arasına ufak bir buse kondurmadan çekilmedi. "İyi olacağım."
Jimin bir süre arkadaşının yüzünü seyretti. Onun gözlerinde yalan söylediğine dair izler aradığının farkındaydı Taehyung. Fakat son zamanlarda o kadar çok rol yapmıştı ki bununla alakalı, artık aynadaki görüntüsüne baktığında kendi dahi çözemiyordu bu görüntünün aslını ve arkasını. Kendi bile tanıyamıyordu baktığı yüzü. Neler hissettiğini okuyamıyordu.
Jimin de tanıyamamıştı.
Başıyla usulca onayladı onu. Tek eli omzuna gitti ve güven vermek istercesine sıktı. Taehyung da elini onun elinin üzerine koyarken yeniden gülümsedi.
"Akşama görüşürüz." dedi nihayet kapıyı açarken.
Jimin de aynını diyerek kapıyı çıkan arkadaşının ardından kapadı.
Derin bir nefes almıştı şimdi Taehyung. Bu kararı verirken bile bu kadar zorlanmamıştı. Jimin'in karşısında rol kesmek onu fazlasıyla zorluyordu. Pot kırmamak adına her an tetikte olmak zorundaydı ve bu onu yoruyordu. Yüzüne çarpan sert rüzgar bile onu düşüncelerinden sıyırmaya yetmiyordu.
Telefonunu çıkararak Jungkook'un artık ezbere bildiği numarasını çevirdi. İlk çalışta cevaplanmıştı. Bu Taehyung'u heyecanlandırsa da belli etmemeye çalıştı.
"Jungkook?" dedi titrek sesiyle sorarcasına. Emin olmak istedi."T-taehyung? Sen misin?"
"Benim." diye yanıtladı onu güçsüzce. Onun sıcak sesini duymasıyla kalbinde ancak kabuk bağlamış yaralar yeniden sızdırmaya başlamıştı. Göğsü kanlar içindeydi, yeniden.
Karşı hattan derin bir nefes sesi duyuldu.
"Buluşalım." dedi sonra kendini toparlayarak. Dağılamazdı. Şu anda bunu yapamazdı. Böyle bir lükse sahip değildi. "Gelebilir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor of killer's | taekook
FanfictionHayatta herkes bir şeylere tutunmakla yükümlüydü; kimi sevgiye, kimi nefrete, kimi paraya, kimi güce... Tüm seçenekler uzayıp giderdi. Taehyung ise daha ilk seçenekten elenmişti. yoonmin namjin