-SUÇ-

50 6 22
                                    

*Multimedyadaki Avukatımız Leyla Hanım :)*

*BU BÖLÜMÜ LEYLA OLARAK ANLATIYORUM*

   Mahkemede dikkatimi çeken ilginç bir gelişme olmuştu. Gül'ün gözündeki morluğun dikkatleri üzerine çektiğinden emindim. Mahkemeden sonra ne olduğunu sorsam da bana doğru düzgün bir cevap vermemişti. Bu işin içinde bir iş olduğundan ve bunu kocasının yaptığından adım kadar emindim. Adliyeden çıktıktan sonra karakola gittim ve biraz araştırma yaptım. Amirlerin verdiği bir bilgiye göre Arda'nın duruşmanın bir gün öncesinde karakola bir rapor bıraktığı ancak şahitleri olmadığı için işleme geçirilmediğini öğrenince şok olmuştum. Raporda yazanlara göre Gül'ün kocasından şiddet gördüğü ve arkadaşının kızının da yanında olup onu da darp ettiği yazıyordu. Bunları okuyunca beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Oradaki polislere her ne kadar kızsam da haklılardı. Ama işin içinde kadına şiddet olmasına rağmen nasıl bu kadar rahat davranabiliyorlardı. 

  Karakoldan çıktıktan sonra Gül'ün evine gidip kocasını görmek istedim ama evini bilmediğimden biraz daha geç gidecektim. Önce ofisime gidip Arda'nın boşanma evraklarının kopyasına baktım. Evet... Gül'ün evinin adresine gönderildiği için evraklarda adresi yazıyordu. Hemen resmini çekip yola koyuldum. 

Evine gittiğimde içeriden ağlama sesleri geliyordu. Önce kocasının onu dövdüğünü düşünsem de daha sonra seslerin kesildiğini fark edince telaşlandım. Kapıyı çaldım ama tabi ki açan olmadı. Tekrar çaldığımda kapı açıldı.

Gördüğüm manzara karşısında büyük bir şok geçirmiştim.  Arda'nın elindeki bıçaktan yere doğru kanlar akıyordu damla damla. Üzerindeki beyaz tişörtün bazı yerleri kıpkırmızı olmuştu. Dayanamayıp içeri girdim ve bir kez daha şok geçirmiştim. Gözlerimden bir damla yaş akmıştı. Elimdeki haki yeşil çanta yere düşünce birden irkilen Gül bana baktı. Kucağında biri vardı ve bu küçük beden, daha dün vekaletini almak için yanlarında getirdikleri küçük kızdı.  Şimdi o  küçük kızı, Gül kucağına almış ve sanki bana yalvarırcasına ağlıyordu. Biraz daha uzaklarında olan adamı tanımasam da kocası olduğunu tahmin etmiştim. Yerde kanlar içerisinde yatıyordu. Ellerim ve bacaklarımın bir anda boşaldığını hissettim ve birden dengemi kaybedip yere düştüm. Neler olduğunu tam olarak anlayamasam da Pamir eşini ve küçük kızını döverken, küçük kıza zarar vermiş ve Arda'da onu bıçaklamıştı. Birden aklıma gelen sözler şunlar oldu ''Ben bir avukatım ve her daim kadına şiddete karşı çıkacağım. Şimdi güçlü olup onlara yardım etmem gerek.'' deyip ayağa kalktım. Yavaş adımlarla önce Gül'ün kucağındaki küçük kızın  yanına gittim. Gül'ün kulağına eğilerek ''Her zaman yanınızdayım.'' dedim ve onları desteklediğimi belli ettim. Daha sonra küçük kızın sesini duydum. Sessizce ağlıyordu. Ve bir şeyler sayıklıyordu. Evet, duymuştum. ''Anne beni bırakma.'' diyordu. Önce tüylerim diken diken olmuştu. Ama daha sonra eğilip küçük kızın yarasına baktım. Sarı çiçekli elbisesinin üzerinde,  böbreklerine doğru küçücük bir kırmızılık vardı. Ayağa kalkıp hızlı bir şekilde yerde kanlar içinde yatan adama koştum. Nabzına baktım. Çok şükür yaşıyordu. Yaşaması iyi bir şeydi çünkü eğer adam şikayetçi olursa Arda daha az ceza yerdi. Tekrar doğruldum ve çantama koştum. Titreyen ellerimle içinden telefonumu bulup hemen ambulansı aradım. Konuşup adres bilgilerini verdikten sonra Küçük kızın yanına gittim ve kucağıma aldım. Elbisesini kaldırıp yarasına baktım. Büyük bir kesik değildi ama o yaşta ki bir çocuğa göre oldukça zor bir acı olduğundan emindim. O sırada Gül birden ayağa kalktı ve koşarak Arda'nın yanına gitti. Arda hala aynı şekilde ayakta duruyordu. Hiç kıpırdamıyordu ve sürekli elindeki bıçağa bakıyordu. Gül yanına gelip onu sarsmaya başlayınca birden çığlık attı ve elindeki bıçağı sallamaya başladı. Ben de Gül'e veya kendine zarar vermemesi adına küçük kızı bırakıp ayağa kalktım. Arda'nın elindeki bıçağı zor da olsa aldım. Elimde büyük bir kesik vardı. Canım çok yanmıyordu ama oldukça derin bir kesikti. Eş zamanlı olarak açık kapıdan bir kaç tane sağlık memuru girdi. Elimdeki bıçak, kesilen yerden akan kanla boyanmış gibi kıpkırmızı olmuştu. Hızla yanımdan geçen sağlık memurlarından ikisi adamı kontrol ederken diğer ikisi ise küçük kızı ambulansa almışlardı. Biraz sonra elinde adını büyük bir bez parçasıyla başka bir sağlık görevlisi gelmişti. Arkamı dönüp baktığımda adamın üstünü örttüklerini gördüm. Az önce yaşayan adam şimdi nasıl olur da ölebilirdi. Elimdeki bıçakla koşarak yanlarına gittim ve birden yere attım kendimi. Yanımdaki sağlık görevlilerine ''Ama... Ama yaşıyordu... Ben... Yani... Baktım'' diyerek kesik kesik konuşmaya başlamıştım. Sağlık görevlileri bir bir yanımdan kalktı ve az sonra da adamı kaldırarak götürdüler. Şok olmuştum. Kimseyle konuşamıyordum. Gül hala Arda'yı kendine getirmeye çalışıyordu. Elinde suyla yanına gidince bu kadar nasıl rahat olabildiğini merak etmiştim. Arda, Gül'ün uzattığı suyu içti ve bir şeyler konuşmaya başladılar. Az sonra polis sirenleri duyuldu. Elimdeki bıçak hala elimdeyken polisler içeri girdiler ve ben telaşla elimden bıçağı savurdum.  Polislerin ikisi hızla üzerime doğru yürüdüler ve sağa sola baktığımda Gül ve Arda'nın ayakta olduklarını görmüştüm. İkisi birbirine çok aşıktı. Gül bana öyle bakıyordu ki sanki ona bir can borcumun olduğunu hatırlatır gibiydi. O an aklıma gelen tek şey, eğer yapabilirsem bütün suçu kendim üstlenecektim. Avukat olduğum için ve işin içinde şiddet olduğu için fazla ceza almazdım. Bütün bunları Arda ve Gülün planlayarak yaptığını anlamıştım. Güle yavaşça kafamı salladım ve küçük, masum bir tebessüm attım. Onun için bunu yapacaktım. Çünkü o benim bu hayattaki en değerli varlığım olan annemi ve beni kurtarmıştı. Aynı zamanda ikisi bir aile olmak için çok uğraşmışlardı. Küçük kızın vekaletini alabilmek adına ikisinin de evli olması gerekiyordu. Bu yüzden suçluymuşum gibi yanıma gelen polislere kollarımı uzattım.  

   Polisler bileklerime kelepçeyi taktıklarında her şey için çok geçti. Yavaş yavaş ama beni çekerek polis arabasına bindirdiler. Yaklaşık yarım saat sonra karakola varmıştık. Bir süre sonra arkamızdan Gül ve Arda'da gelmişti. 

   Hayatımın en zor günlerini yaşıyordum, yaşıyorduk. Yaptığımdan pişman değildim. En azından aşıkları ve onları seven çocuğu birbirine kavuşturmuş olacaktım. Tüm bunları sadece Gül için değil, iki yıl önce ölen annemin vasiyetini de yerine getirmek için yapmıştım. Evet... Annem bana hep Gül'e olan can borcumuzu öde derdi. Bu yüzden bunu yapmak zorundaydım...

GÜZ GÜLLERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin