28. BÖLÜM

142 18 10
                                        

"Açmayacak mısın Baek?"

"Açacağım fakat... bilmiyorum işler çok karıştı. Mektupla mı ilgilenmeliyim Ju Soo'nun yanına mı gitmeliyim bilmiyorum. Onu nasıl koruyacağımı bilmiyorum. Abimin bunları nasıl yaptığını anlamıyorum. Benim tanıdığım abim bu değil."

"Biliyorum Baek. Şimdilik mektubu oku. Gerisiyle yavaş yavaş ilgileneceğiz. Öncelikle... istifamızı verelim."

"Ne?"

"Ju Soo'nun yanında olmalıyız sadece. Ayrıca torpille girmişiz. Orada daha fazla çalışamam."

"Bunları öğrenmek senin için de yorucu olmuş olmalı."

"Senin için olduğu kadar değil. Şimdi seni yalnız bırakıyorum. Oku o mektubu. Delice bir şey yapayım da deme."

Jong Dae kapıdan çıkarken mavi zarfı yırttım yavaşça. İçindeki kağıt kızıldı. Mavi o, kızıl da bendim. Her zaman böyle olmuştu.

Merhaba Baek,

Nasıl başlayacağımı bilemedim ve öylece başladım. Bu mektubu yazmak benim için çok zor. Kim bilir ne zaman okuyacaksın, ne zaman haberin olacak? Eğer okuyorsan senden birçok şeyi sakladığımı öğrenmiş olmalısın. Öğrenmediysen bile bahsedeceğim zaten.

Evet, bir ablan olduğunu biliyordum ve bunu okurken senin de biliyor olmanı umuyorum. Fakat ablanla seninle tanışmadan önce tanışmıştık. Liseyi insanlar arasında okuyordum. Bazen işe giriyordum. İşlerden birinde tanışmıştık ablanla. Seninle tanışmamız babam bana bunları yaptığım için kızdıktan sonra ağlarken olmuştu. O günleri hatırladığına adım gibi eminim. Ablanla görüşmeye devam ediyordum ve ona senden bahsediyordum. Bir gün anladı. Bahsettiğim kişinin kendi kardeşi olduğunu anladı ve söyledi. Aynı dönemde abimin de ablanla yakın olduğunu öğrenmiştim. Bana planlardan bahsettiler. Korktum. Annen meclisteydi. Senin için korktum ve dahil olmadım. Abim de benim için korkup dahil olmadı.

Bunlar haricinde, yıllarımı geleceği görmeye vermiştim. Fakat bir türlü başaramıyordum. Fakat başardığımda üç gün sonraki cenazemi görmüştüm. Nasıl öleceğimi de anlamaya çalıştım. Böylece engelleyebilirdim ama başaramadım. İlk ve son oldu benim için cenaze. Anlayamadığım için engelleyemezdim. Senin için liseden arkadaşım olan Heng Ju Soo'yu seçtim. O kız da eski ben gibi Baek Hyun. Umutsuz, yalnız, kırgın. Fakat seni bulduğumda özümü de bulmuştum ben. Bu kızın da aynısını bulabileceğine inandım. Senin kalbinde kendi özünü bulacağına inandım. Umarım sen bunları okurken çoktan olmuştur bu.

Zordu. Senin için kendi yerime başka bir ruh eşi seçmek gerçekten zordu. Ama böylece sana da bir amaç verecektim ve sen arkamdan uzun uzun yas tutup aptalca şeyler yapmayacaktın. Böyle düşündüm, böyle inandım.

Eminim ki Ju Soo ile kolye veya gül sayesinde değil, öylece tanışmışsınızdır. Sen ona aşık olmuşsundur ya da çok iyi dost olmuşsunuzdur ve sen gülü ya da kolyeyi denemişsindir. Bu yalnızca sizin aranızdaki ilişki, benimle alakası sadece küçük bir tercih. Sonuçta birbirinizi ölene kadar da tanımamış olabilirdiniz. Bunları yazarken tanıştığınızı biliyor gibi konuşuyorum, evet ama içimden bir ses böyle söylüyor, eminim. Belki de gelecek sadece görülmüyor, bazen hissediliyordur.

Ju Soo sana emanet Baek Hyun'um. Sen de ona emanetsin. Ona böyle söyle, ve onu her zaman çok sevdiğimi söyle. Neden onunla iletişim kurmadığımı sorarsa babamın yasakladığını söyle. Çünkü gerçekten insanlarla her konuştuğumda kızıyor, beni deli ediyordu.

Birbirinizi koruyun Baek Hyun. Birbirinize zarar gelmesine izin vermeyin. Söz verin bana...

Seni tüm benliğiyle seven, Amber...

SINIRSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin