⚜8⚜

3.1K 232 27
                                    

Ayaklarımı kütüphaneye yönlendirdiğimde kendimden eminsizdim. Kütüphane'de ne kitabımı ne de defterimi unuturdum. Üstelik benim için değeri fazla olan bir defteri asla orada unutmazdım. Ama bakmadığım tek yer burası kalmıştı. Kantine bile baktığım oldu. 

Olma ihtimalinin en düşük olduğu yerlerden başlamıştım. o yüzden en son ihtimal kütüphaneydi.

Kapısından içeriye girdiğimde gözlerime yansıyan kitaplar bıkkınlık hissini şimdiden verip doğrudan beni görevliye yönlendirmişti.

Geldiğimi anlayan görevli kadın başını kaldırarak kalemini gözlüğünün kenarına götürdü ve sorunu bekler bir şekilde baktı.

Kesinlikle saçma bir soru soracağım.

"Acaba bu hafta içerisinde kütüphanede bırakılan bir defter gördünüz mü?"

Tek kaşını kaldırırken gözlüğüne yaslandığı kalemi çekerek başka yere doğru yönlendirirken bakmamı istediğini belli etti.

"Sence de burası kitap ve defterlerle dolu değil mi? "

Ah hadi ama! Bunu yapacağını biliyordum beni şaşırtacak bir şekilde cevap vermeyi deneyemez miydin?

"Bakın, ben defterimi burada unutmuş olabilirim. Ve hergün burası düzenli olarak düzenleniyor. Acaba eğer defterim burada olsaydı onu nerede bulabilirim?"

"Kayıp dolabından"

Hayatımı kısa cümleler eline alırken, ben bu kadar uzun cümle kurmuştum ki aldığım cevap gerçekten mantıklı bir kısa cevaptı.

Uzun olmasını isterdim ama mantıklı cevaptı. Yapabileceğim bir şey yoktu.

Teşekkür manasında salladığım kafamı kaldırıp adımlarımı kayıp veya yeri bilinmeyen eşyaların bulunduğu dolaba doğrulttum.

Neden o kadar kitabı görünce üşenip görevliye sorup bütün enerjimi düşürdüm ki?

Direk bu dolaba gelirdim...

Bazen üşengeçlikler bütün enerjinin çekilmesine neden olduğundan dolayı bu saatten sonra üşengeçliğimi bıraktığımı ilan ediyorum.

Kulpunu kavradığım dolabın kapağını açtığımda buranın bir dolap değil bir oda kadar büyük olduğunu daha yeni fark etmiştim.

Yıllardır bu okulda olduğum doğruydu ama böyle bir yerin, böyle olacağı hiç aklıma gelmemişti.

Gözlerimi her türlü defterin, kitabın , derginin olduğu raflarda gezdirdim ve umduğum şeyi bulmak ümidi ile elimle altta kalan kitapları kaldırdım.

Kitaplığın sonuna geldiğimde içimi büyük bir hayal kırıklığına hazırlamaya başlamıştım.

Burada da bulamazsam nerede bulacağıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Neredesin sen?"

"Beni mi arıyorsun?"

Duyduğum ses ile kafamı kaldırırken gerçekten saçma bir cümle kurdum.

"Ama sen benim defterim değilsin ki?"

Sanırım bu cümlem ile kafayı sıyırdığımı ve o defterin benim için bu kadar önemli olmasını anlamış olmalısınız.

Hayalimde vurduğum kafamı kaldırarak aptal gibi gözlerimi başka bir yere çevirdim.

"Defterin nasıl bir şeydi?"

"Anlamadım?" Kurduğu anı cümlesi beni şaşkına çevirmişti. Nasıl bu kadar asil olabiliyor?

"Defterin, boyutu ve rengi neydi?"

"Orta boyutta pembe bir defterdi"dediğimde yüzünün aldığı ifade beni düşündürmüştü. Kaşları çatık bir şekilde yere bakıyordu. Bir süre düşündükten sonra geniş omuzlarını silkerek bana baktı.

"Neden öyle baktınız?"

Bana her zamankinden daha farklı bir şekilde baktığından kesinlikle emindim çünkü genellikle beni tanımayan bakışları şuan 'taniyorum seni' der gibi bakıyordu. Bu benim gibi birinin açısından fark edilmeyecek şey değildi.

Bu cümlemin arkasına sanki pot kırdığını düşünerek salladığı kafasıyla kendine geldiğini sanarak bakışlarını bana karşı değiştirmeye yeltelendi. Başarılı olduğu söylenemezdi.

"Sadece görmüş olabilir miyim diye düşündüm" az önceki bakışlarını geçerek bu sefer ben beklentili bakışlarımla ona baktığımda anlayıp cümleye tekrar giriş yaptı.

"Görmedim"

Soguk ,sert , anlaşılmasını istenmeyen bir ses tonu...

Gerçekten görmemiş olabilir misin Jin? Eğer öyleyse buna gerçekten mutlu olacaktım.

"Saatin kaç olduğunun farkında mısın?"

Soru dolu bakışlarımı ona doğru yönlendirecek iken geri çevirip kolumdaki zarif saate çevirdim. Ve okların bana gösterdiği rakam ile elimle kafama vurmak istedim. Ama yapamadım.

Jin'in karşısında daha fazla aptal duruma düşmemek için hemen konuşmaya yeltelendim.

"Üzgünüm, burada olduğum için çıkış saatini duymamış olabilirim"
Dişlerim dudağımı ısırmak için yer arıyordu.

Derin bir nefes alıp yine aynı şeyi yaptı. Tapılması geniş omuzlarını silkti ve bir adım yaklaştı.

"Tamam o zaman fazla vakit kaybetmeden gidelim"

Nereye gideceğimizi , ne yapacağımızı geçtim... Şuan açık kalan kolumunun soğuk hücrelerine değen sıcak parmaklar derimi yakacağını düşündüm.

Oysa yanan tarafım derim veya kolum değildi... Bilmiyordum,sadece kapılmıştım.

I Lᴏᴠᴇ Yᴏᴜ • Kim SeokJin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin