Tek kaldığımızı düşündüğüm kütüphaneden çıktığımızda hala yanılmamış olduğumu fark ettim. Okulda tek başımızaydık. Bunca zaman boyunca vaktimi nasıl o kütüphanede defterimi ayırmaya geçirmiştim hala anlayamıyordum?
Sanırım kendimi o kadar odaklanmışım ki, okulun tamamen boşalmasına kadar aramaya devam etmiştim. Jin gelmeseydi hala kütüphanede olacağımdan emindim.
Fakat şu bir gerçek ki defterimi kaybedeli 2 gün oldu ve bu gün benim için bitti. O defteri bulmalıydım...
Kolumdaki soğukluğu fark ettiğimde uzun parmaklarını çekmiş olduğunu ve şoförün ona açtığı arabanın kapısından içeriye yerleştiğini gördüm.
Bende benden istenilen şeye yakışır şekilde düzgünce yerleştim ve arabanın hareket etmesini izledim.
Nereye gidildiği hakkında merakım olsa da sorulmayacaktı. Sormayı da sevmezdim.Çünkü cevap ne olursa olsun gitmek istemesem bile cevabım onlar için geçerli olmayacaktı. Bu yüzden merakımın içinde kalmasını sağlamak, benim için daha iyi oluyor.
Fakat ne gariptir ki ne o bana bir şey söyledi ne de ben ona.O gidilecek yeri biliyordu, ben değil.Ben onun hakkında bazı bilgiler biliyorum,belki biraz fazla. Ama o benim hakkımda hiçbir şey bilmiyor. Şu akşam yemeğinde konuşulanlardan başka...
İkimizin de bilmediği şeyler var ve ortada sorulması gereken çok soru. Fakat ilk önce nereden başlanmalı?
Nereye gideceğiz mi? yoksa birbirimiz hakkında ne bildiğimiz, nasıl değerlendirdiğimiz mi?
Tuhaftır ki ikimizde birbirimize bir şey sormuyoruz.Üstelik biz evlenecektik de.
Tuhaf.
Onun benim hakkında görüşlerini duymak kulağa iyi gelirdi fakat duymamakta bir şeyi kaybettirmiyordu bana.
Gözlerim camdan yansıyan yansımasında takılı kaldı. Dik oturuşu ve geniş dik omuzları...işaret ve baş parmağının arasında yer alan çenesi biraz öndeydi. Kafasını dışarıya çevirmiş kısık gözlerle etrafı izliyor- diyemem. Dalgındı, o ne zaman dalgın olup bir konu hakkında düşünse hep böyle olurdu. Gözleri kısılır ve uzaklara bakardı.
Şahsen böyle olması yararıma dokunuyordu.O dalgın olduğu sürece ona rahatça bakabilme gibi bir fırsatım oluyordu fakat şuan o fırsatları kapsadığı alanın dışındaydım. Oldukça yakındık, bu yüzden yansımadan bakmak daha garantiliydi.Ne olur, ne olmaz.
Fakat...gözlerime bakmanı isterdim Jin.
Arabanın durduğuna dair hafif sarsıntı kafamı dikleştirmeme sebep olmuştu.Dağılan saçım olmasa da her zaman yapmam gerektiğini söyleyen annem saçımı sürekli düzeltmeme neden oluyordu. Süslü kızlar gibi, kendimi beğenmiş bir şekilde gözüktüğümden emindim. Ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu. Ne denirse onu yapıyordum.
Açılan kapım kalkmamı emrediyordu ki itaat edip kapıyı açan şoföre teşekkürlerimi dileyip kapamasını sağladım.
Elimdeki çantamın kulpunu sıkmaya başlayan ellerimin acısı şuan fark ediyordum. Elimi serbest bıraktığımda uzun süredir kastığımı anlamıştım.
"Buradan" bu seferki duyduğum ses Jin'e aitti.
Yerdeki gözlerimi kaldırınca sıradan ama hoş bir cafeye geldiğimizi fark ettim.
Onu başımla onaylayıp içeri girdiğimde kalabalık olmaması açıkçası beni rahatlatmıştı derken Jin'in aşağı doğru inen merdivenlere ilerleyince kaşlarım havaya kalkmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/146947915-288-k656068.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Lᴏᴠᴇ Yᴏᴜ • Kim SeokJin ✔
Fanfiction👑hayrankurgu #1👑 👑 #1-jin👑 "Boşanalım" Gözlerim masadaki evraklarla ilişti. Yutkundum. "Boşanalım" imzaladığım kalemi masaya bıraktığım andaki ses ona küçük bir ses gibi gelse de benim için gürültülü gelmişti. ⚜ Eğer saati geri sarabilseydik...