⚜27⚜

2.2K 199 33
                                    

Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissettiğim an dizlerimin bağı çözüldü ve kendimi yere attım. 

Okumuş muydu?

Bana bazı zamanlarda oldukça iyi davranıyordu, sebebini saatlerce sorguladığım zamanlarda eğer sebebi bu günlük ise ne yapacağımı bilmiyordum. Eğer okumuş ise, geçmiş ve şimdiyi, beni öğrenmiş olmalıydı.Ve bu istediğim en son şeydi. Bu şekilde, bu zamanda olmaz.Onun sevgilisi vardı.Bu şekilde ortaya çıkarsa kendimi yerin dibine sokabilirdim her an.

Saçımı başımı yolmamı durduran şey ise kapının zil sesiydi.Kolumdaki saate baktığımda akşamüstü olduğunu gördüm. Jin geç gelecekti.Zaten Jin'de olamazdı, anahtarı vardı. Bu aptallığıma başımı iki yana sallayarak odadan çıkacaktım ki elimdeki defter beni durdurdu. Bu Jin'in kitaplığındaydı, ve o bu defterin yokluğunu hemen fark edebilecek kadar zekiydi.

Bunun yerine aynı görünüme sahip defter mi koysam?

Olmaz! Ya okuduysa? Bir dakika...defterde benim adım yazmıyordu ki? Kimsenin adı yazmıyordu, Jin hariç. Ben bir tek onu yazmıştım.Benim olduğunu anlaması imkansız ve odadan bu defterle çıkarsam yokluğunu fark ederse benim aldığımı tahmin eder ve bana ait olduğunu işte o zaman anlar. Bunun olmasını istemem,her ne kadar bu defterin bana ait olmadığını bildiği halde bana iyi davranıyorsa...belki de biliyordu?

Israrla çalan zil, beynimdeki bütün düşünceleri altüst etmişti. Düzgün düşünemiyordum.Titreyen ellerimde defteri aldığım gibi yerine koydum.

Odadan çıkarak aşağı indim ve yapıyı açana kadar rahatlamak için derin nefesler aldım. Oysa ki kapıyı açtığımda daha fena olacağımı beklemiyordum.

"Merhaba tatlım, Jin evde mi?" Üzerime baktım, onun yanında köydeki yaşlı kadın gibi duruyordum. Şimdilik...

"Hayır" dedim aynı moroton bir sesle.

"Nerede?"

"Neden soruyorsunuz?" Neden sorduğunu gayet iyi biliyorum He-ran  Jin'in sevgilisi. ( Eğer eski bölümlerde Jin'in sevgilisinin adını söylediysem bana lütfen hatırlatın, ben hatırlamıyorum. )

Gözlerini devirip ağzındaki sakızla birlikte yüzünü buruşturdu ve kapıyı iyice açıp içeri girdiğinde çatılan kaşlarım, daha çok çatıldı.

İçeri geçip koltuğa oturmuş çantasını da yana atmıştı. Onun sesini duymam ile kapıyı kapattım.

"Jin evde olmadığına göre, burda bekleyeceğim. Sen de bir çay kurabiye falan ikram et kurudum, dışarısı sıcak"madem içeriye kendini davet ettim , kalk kendine ikram et!

Mutfağa ilerleyip sinirle dolabın kapağını açtım ve bit tabak çıkardım. Bu sabah Jin'e yapmış olduğum kurabiyelerin tanıda o değil de , He-Ran’ın bakacak olmadı sinirlerini yıpratmıştı.

Çay yerine kahve yapmayı tercih ettim ve iki bardağa doldurup tepsiye yerleştirdim hepsini. İçeriye geçip önündeki sehpanın ortasına kurbaiye çeşitlerini , önüne de kahvesini koyarak kendi bardağımla karşısındaki koltuğa oturdum. Üzerimin misafir için müsait olmaması beni utandırmıştı. Üstelik bu sadece He-Ran'a özeldi.

"Ayıp olmazsa , niye geldiğinizi soracağım?"tek kadını kaldırmış yukardan bana baktığında beni baştan aşağı süzdüğünde resmen kıyafetimden utanıp kıpkırmızı olmuştum. Histerik şekilde gülüp arkasına yaslanırken mırıldandı.

"Jin'in bu kılıklıya baktığına inanamıyorum"

"Anlamadım"

"Sadece Jin'in beni tanıştıracağı biri var o yüzden şuan Jin'i bekliyorum"...

Hava çoktan kararmış, ay kendini belli bile etmişti. Ve bu kaçıncı içtiğim bardak, saymamıştım fakat iki tepsi yaptığım kurabiyeler bitmişti. Sevmediğini söyleyip, yiyen de ilk defa onda görüyordum doğrusu. Çünkü, görevli yardımcı kadın hiçbir şey istememiştim. Haftada bir hız şirketteyken evi temizlemeye gelenler olacaktı sadece. Onun dışında evdeki bütün ihtiyaçları ben karşılıyordum.

Yemek yapmayı az çok biliyordum, bu saatten sonra da bilmediklerimi öğreneceğim kesindi. Çünkü Jin, gördüğüm kadarıyla çok yemek yiyordu, üstelik çok iştahlı bir şekilde. Onun böyle devam edebilmesi için çeşitli ve birbirinden güzel lezettli yemekler, tatlılar yapmam gerekirdi. Bunun dışında da Jin'e karşı iyi olmalıydım. Hye Su'bun dediğine göre öyle olmalıydı fakat Jin'in sevgilisi olduğu sürece gönül rahatlığı ile ben Jin'e yaklaşamayacaktım. Onları ayırmak gibi bir niyetim de yoktu, aksi takdirde daha çok rahatsız olurdum çünkü bunu kendime yakıştıramazdım.

"Jin'i sen mi ararsın ben mi arayayım?" Onun sevgilisi olduğunu bilmediğimi sanıyordu fakat çok güzel bir şekilde yanılıyordu.

Duvardaki saate baktığımda gecenin 10'u olduğunu gördüm.

"Şimdi gelir."Cümlem bittiğinde kapıdan gelen anahtar sesi beni mutlu ederken, bunu bilmemin getirdiği kıskançlık onun üzerindeydi.

Elimdeki bitmiş bardağı masaya koyarak kapıda gittim ve beni gördüğünde gülümseyip uzattığım elime çantasını verdi, hemen vestireye koyup ceketini almak için hareketlendiğimde bana arkasını döndü ve hafif eğilerek ceketini almamı kolaylaştırdı.

Bu hareketine gülümsemeden edemedim. Ceketini alıp vestireye astığımda hemen gömleğinin kol düğmelerini açmaya koyuldu.

"Burnuma çok güzel yemek kokuları geliyor, sen mi yaptın?"hafif gülümseme hafif şaşkınlık içerisinde konuşurken gülümseyerek onu onayladım.

"Evet" gülümsemesi genişlerken içeriden gelen ses onu donuklaştırmıştı.

"Görüyorum ki hemen evliliğe alışmışsınız" elini kolunu sallaya sallaya gelip karşımızda durup ellerini arkada birleştirdi.

"Senin burada ne işin var?"ondan karşılık bulamayınca gözlerini bana çevirdi ve gözleri ile soru sordu.

"Onu tanıştırman gereken biri varmış öyle söyledi" dediğimde sinirle kafasını He-Ran'a yöneltti ve gerçekten şok olacağım o kelimeyi söyledi.

"Çık git bu evden!"

I Lᴏᴠᴇ Yᴏᴜ • Kim SeokJin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin