Cebimde titreyen telefonun yüzüne bakmadan kapattım telefonu. Şuan kimse ile konuşasım kimseye hesap veresim yoktu. Ne babama, ne anneme, ne de başka birine. Benim Yoon-Ju 'dan başka kimseye verecek hesabım yoktu.
Büyük bir hata yapmıştım, kafamı dağıtsın diye o gece yine onu çağırmış gecenin sonunda da onu Yoon-Ju sanarak kollarımın arasında almış uyumuştum. Gerçek anlamda aldatmamıştım, ama onu çağırmam büyük bir hata olduğu için her şeyi kabul ediyordum.Ve şimdi ise kabul etmekle kalmamış, gelecek için savaşacağımın kararını vermiştim elimde tuttuğum günlük ve karşımdaki çocukluğumdan bu yana çizilmiş fotoğraflarıma bakarak.
Kilitli odadaydım, Yoon-Ju'nun beni tarafından görülmesini istemediği o odadaydım.
⚜
Zamanın geçmesiyle bazı anlar daha da çanlılaşır.Çünkü çok sayıda karşılaşmalar ve vedalar bu gün için vardı. İçinde bulunduğum her geçit ve kavşak, hepsi beni bu yere götürüyordu.Demek istediğim : bunun gibiydi...
Önümden geçen trenden sonra kaşıya geçmek için kalkan demir geçebileceğimi söylemişti. Fakat ben önümdeki o kızı göremedim. O günkü gibi yanımdan geçip günlüğünü düşürmemişti yanımda.
⚜
Önümdeki ağaca yaslanıp havalanan perdelere sahip olan pencereye doğru baktım.Ay'ın aydınlattığı gecede pencerenin önünde beliren bedene karşı gülümsedim.Onu izledim, beni görüyor olsa da, bakar kör olsa da...Uzunca bir müddet onu izledim ta ki camın kapanıp perdelerin çekildiği ana kadar, yağmur ıslatsa da beni...
Arabanın içine girdim ve montumu çıkartıp kenara koydum.
Seni özledim Yoon-Ju, gözümün önündesin, istesem daha yakından görürüm ama bekliyorum işte. Neyi beklediğimi bilmeden bekliyorum...
⚜
Kapı açıldığında dışarı çıkan iki beden beni doğrulttu. Ne konuşuyorlar , neye gülüşüyorlar bilmiyorum ama Yoon-Ju'nun yanağına aldığı bir öpücük gözlerimi kapatmama sebep oldu. Açtığımda ise Yoonginin bana olan bakışlarıydı ilk gördüğüm. Kızgın mıydı? evet. Ama en çok da kırgınlık baş gösteriyordu. Başını iki yana sallayıp arabaya binip gittiğinde ağacın arkasına geçtim.
Geriye baktığımda, başından beri biliyordum.Gözlerimin önünde parlayan dünyanın altında,kandırıldığımı...
Buradaki her şeyin, küçük bir nefesle yıkılacak bir rüya olduğu...Uzaklaştım, kaçındım, gözlerimi kolayca yumdum.Korktum, kendim olduğum için insanların beni sevmeyeceğinden korktum...
Akşam olmak üzere, ne gelen var ne giden ama pencerenin önüne gelen bedene baktım. Gözleri beni bulduğu sırada geri çekilecektim ki aniden yere çöküşü ve camda kalan eli , cebimdeki ellerinin dışarı çıkmasına sebep oldu.
O na ne olduğunu görebilecekmişim gibi uçlarına kalktığım ayağımı geri indirdim.Aptallık, benim bu yaptığım tam bir aptallıktı. Ne yanına gidebiliyorum, ne de uzaklaşabiliyorum.
Sen bir cennetsin, gelmek istediğim. Ama günahlarım çoktu, cehenneme de gitmek istemiyorum. Bu yüzden arafta kaldım...
⚜
"Yoongii!"
"Efendiiim!" diye aynı şekilde cevap gelince gülümsedim. Mutfak kapısına yaslandığımda karnımı tuttum. Her ayağa kalktığımda taşıyamayacağımı düşünüp karnımı tutuyordum. Hamilelik bana az da olsa kilo aldırsa da güç vermemişti bana.
"Çok güzel koktu buralar. Ama kızımı hemen dünyaya getirmek , hepimize yemekler yapmak için sabırsızlanıyorum , yoksa nasıl hakkını ödeyebilirim bilmiyorum. Gerçi öyle yapsam bile hakkını ödeyebileceğimi düşünmüyorum"
"Sen benden isteseydin, hakkımı ödeyemezdin. Ama bu benim kendi isteğim ise , hak diye bir şey yoktur." gülümseyip kafamı salladığımda önüne dönüp ocaktaki yemeğe bakmaya devam etti.
"O kadar güzel yemekler yapıyorsun ki, hep sen yapsan çok makbule geçer"
"Efendim?!" bıçakla bana döndüğünde gözlerimi büyülttüm ve ayaklarıma beni buradan götürmesi için sinyal vermeye başlayacaktım ki gitmesini sağlayan başka bir şey olmuştu.Kapı çalmıştı...
"Ben açarım"deyip geri döndüğümde Yoongi'den kurtulduğuma sevinmiştim doğrusu.
Kapının kulpuna dokunduğum sırada karnıma giren sancı beni duraksatmıştı. Beni gören ikiliye elimi sallayarak bir sorunun olmadığını göstererek dikleşmeye çalıştım ve fısıldayarak "kızım, geleceksen , gel artık bırak ara ara sancı vermeyi. Geliyorum deme gel" deyip kapıyı açtığımda, 'anne ben geliyorum'sinyali yerine dünkü gibi 'anne, babam geldi' sinyalini geç algılamıştım.
"Jin..."
Senden sonra boşlukta kaldım. Belki yerini doldurmak istemedim, belki de dolduracak birini bulamadım. Ben bugün bir hayli boşluktayım. Aklımdan çıkarıp attım sanıyordum seni, oysa bütün düşlerim senmişsin. İnsan düşlerinden vazgeçemiyor biliyor musun? Kimse düşlerinden vazgeçmez, sadece birileri gelip o düşleri mahveder. Sen gibi...
Bugün içinde ikimiz olan bütün hayalleri rafa kaldırdım. Attığın bütün mesajları sildim, rehberden de sildim seni, seni silmediğim yer kalmadı. Mesele oradan buradan silmek değilmiş, onu öğrendim. Ben çok sen olmuşum. Meğer silinmiyormuş hayaller.Meğer benim senden başka düşüm yokmuş. Anlatamamışım, anlamamışsın. Sen benim yerinin dolmasını istemediğim boşluğumsun. Bırak hep öyle kal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Lᴏᴠᴇ Yᴏᴜ • Kim SeokJin ✔
Fanfic👑hayrankurgu #1👑 👑 #1-jin👑 "Boşanalım" Gözlerim masadaki evraklarla ilişti. Yutkundum. "Boşanalım" imzaladığım kalemi masaya bıraktığım andaki ses ona küçük bir ses gibi gelse de benim için gürültülü gelmişti. ⚜ Eğer saati geri sarabilseydik...