*32. bölüm

11.8K 338 27
                                    

Bölüme geçmeden önce kız kardeşimin yakın arkadaşı Elanur Özdemir'e seslenmek istiyorum: geçmiş doğum günün kutlu olsun, mutlu yaşlar Ela, Sayha Aileme hoş geldin!


"Hayal gücü olmayan insanların kanatları yoktur."

Muhammed Ali

Gecenin masum ama sert karanlığı irili ufaklı gölgelere dönüşerek duvardaki izlere saldırdığında, Ağustos yağmuru durdurulamaz bir kıvamda yağmaya başladı. Yağmur yağdıkça toprağa serpilen umut kokusu, çürümüş bedenlerin sineye çekilmiş tüm yanlışlarının kokusunu örtmeye yetti. Ağustos alacalıydı, Ağustos yalancıydı. Kendisine mahkum bıraktığı hiçbir köleye boyun eğmezdi, eğmiyordu.

Karanlık bir sokakta gölgesine sığınarak yürüyen onlarca insan vardı. Hepsi gölgesine sığınırken aslında birbirlerinden kaçıp korktuklarını fark etmeden yapacaklarına devam ediyordu. Gece, bir o kadar da anlamsızdı. Sahip olduğu korkutucu renk, asla insanları yere düşürmüyor aksine gölgelerine muhtaç ama gücünden yoksun olmayan parçalara çeviriyordu.

Derken Eylül geldi. Zaman Eylül oldu. Eylül başka bir zaman olsa bazen yakar, bazen ağlatırdı. Ama bu seferki Eylül tozunu dumana kata kata gelmiş, o tozun içine de beni hapsetmişti.

Bir Ağustos sonunu balonun içinde yolladığım hayallerimle kapatarak, Eylül'ün başına sarılmış ve ümidimi asla kaybetmeksizin kendi bardağımdaki suda boğulmaya devam etmiştim.

"Dilalalaland, ne haber?" Yanıma oturuşunu izlerken Bartın'a cevap vermekten aciz bir şekilde kafa salladım. Alınmış olacak ki yüzü düşerek bir sonraki cümlesini dile getirmişti.

"Sen bana hiç değer vermiyorsun artık, eskiden sen beni çok severdin. Bartın nerede? Bartın'ı getirin bana, Bartın'sız yaşayamam, o benim en özel kankam derdin. Birlikte Çin'e seyahat ederdik, matruşkalarca takılırdık, instayı sallardık, selfielere sığamaz story olurduk. Ama... ama şimdi görüyorum ki beni unutmuşsun." Ağlamak üzere olan ses tonunu kafasına Doğan tarafından atılan şaplak üzerine değiştirdi.

"Bartın karımı rahat bırak, hadi yürü işine." dedi Doğan bana bakarak.

"Ben miyim Bartın, bana ne bakıyorsun?" dedim.

"Ay," dedi Bartın bağırarak ayağa kalkarken. "Yeni bir beste yaptım, dinleyin şimdi."

Birkaç ses düzenlemesinin ardından konuşmaya başladı.

"Küçücük aklı var

görmemişin karısı var

tam bir öküz ağasısın

bu kafayla çok bela alırsın

dikkat et bebeğim

gönüllere taht kurarsın. "

Bazı sesler vardı; kulaklara dolduğu andan itibaren tebessüm ettirirdi. Bir şeyler getirirdi ama giderken de fazlasıyla götürürdü. Bartın'ın sahip olduğu ses mükemmellik derecesindeydi, yalnızca kendi kafasında kurup yazdığı sözlerle buluşunca ortaya çıkan görüntü pek tebessüm edilesi cinsten olmuyordu.

"Dila," dedi Doğan kızgın bir ses tonlamasıyla. "Kalk gidiyoruz buradan."

"Nereye?" dedim elimi tuttuğuna şaşırır bir vaziyette.

"İşimiz var. Ayrıca akşam, burada şunun gibi bir mahlukatla aynı havayı solumanın yan etkilerine katlanmak istemiyorsan peşime takıl." dedi Bartın'ın bulunduğu köşeyi işaret ederken.

Kalkıp çantamı elime aldığımda herkese el sallayarak Doğan'ı takip ettim. İşimiz var diyerek belirttiği kısmın ne olduğunu fazlasıyla merak ediyordum.

VEFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin