*60. bölüm

6.3K 211 35
                                    

Şimdi, seneler önce acizce kucağına atıldığım günü dakikası dakikasına hafızamın çetrefilli köşelerine kazıyan adamın karşısına buzdağının senelerce görünmeyen kısmı gibi dikilmiş, sözlerime yılanın zehrini dolayarak önümde diz çöktürmek için yer alıyordum. Geçmişin sayfalarını teker teker kül ettiği yerden çıkarıp birleştirmek, kaybettiklerimiz adına boynumun borcuyken şimdi o kül ettiği sayfalardaki tüm gerçekleri yüzüne vurma vaktiydi. Çünkü geçmişin yaktığı tüm yürekler, acımasız bir gelecekle birleştiğinde yanan her defasında şimdiki zaman olurdu. Yaşananlar öylesine koca bir ateşe düşerdi ki, onu dindirmeye hiçbir suyun gücü asla yetmezdi.

Yakılan geçmiş gibi gözükse de acıyı her defasında şu anı yaşayanlar bilirdi, bildikleri her saniye geleceklerinde yaşamaya devam ederlerdi. Çünkü siz, geçmişi yakardınız; şimdiki zaman yanar, gelecek kül olurdu.

Bu hikayede geçmiş yanıklarının kokusundan kaçarken savruldukça önüme düşen küllerle hep ben cebelleşmiş, insanların ancak iyileştirilerek kazanılabileceğini vurgularken dahi acılara yenik düşmemiştim. Belki de bu yüzden kapasitemde taşımış olduğum bu güçlü duygunun bedenimin dört bir yanını sarmasına sadece izleyici kalmamış onunla beraber hareket edebilmeyi de öğrenmiştim. Şimdiyse hayatın beni getirdiği bu noktada zalimleri ayaklarım altında ezecek bir güce sahiptim. O gücün adı ne miydi? İntikam.

"Merhaba Şahan Şaşmaz." dedim gülümseyerek. Yüzümdeki gülümseme, içimde her saniye başı artışa geçen yangının o durdurulamaz alevlerinden kaynaklanıyordu.

"Senin burada ne işin var? Seni kim aldı içeriye hadsiz!" Gürlediği sırada yardımcı kadın yüzünde kocaman bir endişeyle salona geldi. Eli eteği birbirine dolanırken ne diyeceğini bilemez bir şekle bürünerek kekelemeye başladı.

"Bana kızınız olduğunu söyledi Şahan Bey! Ben gerçekten bilemezdim, çok özür dilerim efendim!" Korkusu yüzündeki hacmini gittikçe artırırken Şahan ağa kadına bağırarak, "Defol git! De-fol! İşe yaramazlar sizi!" dedi.

"Neden geldin?" diye sordu az öncekine kıyasla daha dingin bir ses tonuyla.

"Kapanmamış dosyalarımızı kapatmaya?" Güldü. Sesindeki alay midemi bulandıracak kadar pisti. Pis ve kan doluydu. Bir insanın sesindeki hata dolu tonlamalar bir araya gelince kana bulanıyordu. Ellerindeki lekeler sesine geçtikçe sesi, artık sadece kocaman bir kan gölüne dönüşüyordu.

"Senin gücün yeter mi o dosyaları kapatmaya? Ortalıkta görünmediğin sürelerde sen güç kazandığını mı sandın? Senin beynin... Senin o küçücük beynin benim gücümün kaçta kaçını algılamaya yeter?" Bu sefer gülen ben olmuştum tüm bu sözleri üzerine.

"Şahan Ağa... Şahan Ağa... Koskoca Şaşmaz Aşireti'nin tek sahibi. Sen o kadar gücü elde et, hem de yıllar boyu. Sonra tut, karını balkondan aşağıya at ve öldür! Allah Allah, neden acaba? Sonra... Bir defter tut, romantizme bak sen, deftere tüm pisliklerini günü gününe not et! Sonra gelinin gelsin o defteri bulsun, okusun! Ve tüm geçmişini öğrensin! Olacak şey mi ya?" Bir iki adım atıp yaklaştım.

"Ölmeyi, öldükten sonra gömülmeyi, mezarına gelip bir Fatiha okunmasını bile hak etmiyorsun!" Kafamı yazıklar gibi salladım.

"Belki ben hak etmiyorum ama emin ol okuyacaklardır. Sen bir de kendini düşün, senin ardından yasını tutacak bir kimsen bile yok!" Ağız dolusu kocaman gülümsedim.

"Sen etrafımızdaki herkesi zehrinle öldürürken veya bir şekilde ölümlerine sebebiyet verirken hakkında tek bir dua okunsa bile seni, o yandığın cehennem ateşinden kurtarmaya yetecek mi sanıyorsun?" Hızla yaklaşıp bu son sözlerime karşılık bileğimi tutarken geri atılmak için yeltendim. Git gide daha fazla sıkmaya başladığı bileklerim, kurtulamayacağını kabul ederek kendini bırakırken beynim de ona paralel olarak kapıyı açamayacağımı kabulleniyordu.

VEFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin