*1. bölüm

154K 3.2K 1K
                                    



Sabahın erken saatlerinde okula gittiğimden dolayı omzuma düşen saçlarıma şekil verememiş ve hâlâ derse odaklanamamıştım. Başım tüm şiddetiyle ağrısını sürdürürken, matematik hocası çoktan fonksiyonlar konusuna giriş yapmış ve soru çözmeye başlamıştı. Bu okula başlamamın en büyük sebebi annemdi. Babam okulun gereksiz olduğunu her seferinde vurgular ve küçük yaşta evlenmenin avantajlarını sıralar dururdu. Birde ağa oğluna vardın mı? Tadından yenmezdi babamın bâbında. Ah! Unutmuşum birde köyümüzün ağası Şahan ağa var hesaba katmadığım. Şu sıralar pek çok görür oldum babamın yanında Şahan ağa ve oğlu Doğan ağa bozuntusunu.

Bozuntu diyorum da cidden ukâla ve kibirlinin tekidir. Kendini herkesten yüksek mevkilerde görür ve her gün eve farklı bir fevrilikle  gelir.

"Dila? Soruyu çözmek ister misin?" diye sordu matematik hocası Ramazan hoca.

Çözemeyeceğim bir soru için tahtaya kalkmam da ayrı bir ironi.

Arkadan Ediz ve Dicle'nin bana kopya verir gibi çıkardıkları sesleri duymazdan gelerek soruya odaklandım. Hiçbir şey anlamamıştım oldum olası bu matematik denen illetten. Bilmiyorum Mısırlıların ne zoru vardıda buldular ki bu dört işlem ve π sayısını?

"Hocam.. dersi dinlemediğimden dolayı çözemiyorum," dedim pes ettiğimi kabul edince. Soru bana bakıyor bende soruya bakıyordum. Sanırım yenilgiyi kabul etmeyi lügatıma aykırı olarak gören bir insan oluşumdan utanmıştım. Küçüklüğümden beri en belirgin özelliğim utandığımda sûretimin domates kırmızısına dönüşmesiydi. Utangaçtım. Çocuktum.

"peki.. anlıyorum. O halde birlikte çözmeye ne dersin Dila'cığım?" diye
soru yönelttiğinde başımı iki tarafa evet anlamında salladım ve soruyu çözmeye başladık. Fonksiyonlarda tanım kümesi konusundaydık. Aslında dinlesem yapabileceğim türden kolaydı soru tipleri. Tek sorun günlerdir aklıma irde olmayı başaran husustu.

Doğan ağa neden sürekli babamın yanındaydı?

Bir ağa bozuntusu ve onun haşmetli hayatı, ne kadar kızları etkileyebilirdi?

Bizim köyün kızları Şahan ağanın 4.varisi olan 25 yaşındaki bu Doğan ağa bozuntusuna çoktan kalbini kaptırmış, ortada fol yok yumurta yokken evlilik hayalleri kurmaya başlamışlardı. Bizim köyün ayran gönüllü kızları çoktu. Tâ ki Doğan ağa büyüyüp genç ve yakışıklı bir adam olana kadar. Son 5 senedir ayran gönüllü kızlarımız ayranlarını yitirmiş ve Doğan ağayı tavlama tekniklerine doğru yol almışlardı. Sanırım köyde Doğan ağayı itici bulan tek kişi bendim.

Mardin fenomeni Doğan ağa.

Böyle düşününce cidden komik oluyordu. Sanki gorile kedi der gibi.

Doğan ağa ve babası Şahan ağa fazla zengindiler. Mardin'deki en büyük aşiret onlara aitti. Duyduğuma göre aşiretlerinin diğer kolları Bursa, İstanbul, İzmir ve Sakarya'ya doğru uzanmaktaydı.

Fazla modern kafalı biri olmasam da aşiret, berdel ve beşik kertmesi kavramlarının saçma olduğunu düşünürdüm Mardin'li bir birey olarak. Hayatım boyunca birçok insan gözümün önünde berdel illeti yüzünden evlenmek zorunda kalmıştı. Berdel öyle büyük bir belaydı ki, içine birçok masumu alıyordu.

Sırama oturup hazırlanmaya başladım. Bu son dersti ve 3 dakika sonra zil çaldığında evimize kavuşacaktık. Kavuşmaktan kastım odamdı. Daha doğrusu 4 kardeş birden paylaşmak zorunda kaldığımız minik odamız. Odamızın haricinde rahat bulamazdık. Babam sürekli bize laf atar ve iğneleyici bir şekilde aşağılardı.

VEFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin