Turn the pain into power.
(Acıyı güce dönüştür.)~
Ders çok sıkıcı geçiyordu ve aptal liseli ben çoktan uyuklamaya başlamıştım. Tarih dersi uyku dersiydi. Bu herkes için öyleydi.
"Evet bu konu da bitti. Anlatmamı istediğiniz yeni konu var mı?"
Tam uyuyacakken hocadan duyduğum soru sınıfın ilgisini çekmiş olmalı ki her kafadan ayrı ses çıkıyor hepsi sorularını hocaya duyurmak için bağırıyorlardı. Ben de arada kamufle olup uyumaya çalışıyordum.
"Sessizlik! Sırayla! Önce sen sor Eun Tae Hee."
"Bundan 6 yüzyıl önce belki de dünyadaki en güçlü savaşçıyı sormak istiyorum. Adı Jeon Jeongguk."
Şu lanet olası sesler susmuyor uyumamı engelliyordu. Uyumak istiyorum.
Kapı çarpılarak açıldığında başımı kaldırdım. Bu karşı sınıftan olan arkadaşım Park Jimin'di ama onun şu an delirdiğini düşünüyordum. Çünkü bu adam dersinin bölünmesinden hiç hoşlanmaz bölene de hoş yaklaşmazdı.
Tarih hocamız kaşlarını çatarak bakışlarını kapıya çevirdiğinde Jimin'in bakışları benim üzerimdeydi. Sonra hocaya bakıp izin ister gibi baktı. Tarih hocamız başıyla izin verdiğinde hızla yanıma gelip kolumdan çekmeye başladı ve sınıftan çıkardı. Ne olduğunu anlamıyordum. Neler dönüyordu burada?
Jimin beni okulun avlusuna çıkardığında daire oluşturmuş bir grup garip insan vardı. Hepsi bana bakıyordu. Gerçekten neler oluyordu burada?
"Şu dairenin içine gir yapacakların sana söylenecek." diyip giden Jimin'in arkasından bakakalmıştım. Ne dairesinden bahsettiğini anlamak için tekrar o topluluğa döndüm. Gerçekten de daire şeklini almışlardı.
Küçük adımlarla insanların oluşturduğu daireye yaklaştım. Ben yaklaşırken geçmem için yolu açıyorlardı. Dairenin içine girdiğimde etrafımdaki daire el ele tutuşup alanı genişletmişti. Ne bir şey söyleyen vardı ne de bir şey yapan.
"İçindekiyle iletişim kur."
Duyduğum ses ile etrafıma bakındım. Fakat hiçbiri söylememişti. Hepsi gözlerini kapatmış oldukları yerde sağasola sallanıyorlardı. İşte şimdi korkmaya başlıyordum.
-Hey!
İçimden gelen bu sesle gözlerim büyümüştü.
"E-efendim?"
- Bana izin ver!
"Hangi konuda?"
-Seninle birleşmeme izin ver!
"Sen kimsin?"
- Ben senin ruhunum. Ben seni güçlü kılanım ama biz ayrıyız. Bana izin ver seninle birleşeyim. Seni koruyayım.
"B-ben gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. Sen eğer benim ruhumsan bu zamana kadar neredeydin?"
-Seninle konuşmam yasaktı. Fakat şu an o yasak yok oldu. Yasağın karşılığı olan cezayı çektin. Eğer kabul edersen her zaman birlikte olacağız. En yakın arkadaşın olacağım. Sadece bana izin ver.
"Sana izin verince ne olacak? Benim ne cezam var da ben onu çekiyorum şu an?"
-Eğer bana izin verirsen her şeyi öğreneceğim ve emin ol seni her şeyden koruyacağım.
"Peki. Sana izin veriyorum. Kaybedeceğim bir şey yok."
Dediğimde sırtımda hissettiğim acıyla yere düşmüştüm. Sırtımdan akan sıcak sıvının kan olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti. Bu acı çok farklıydı. Acıdan dolan gözlerimi ellerimin tersi ile sildim.
Yerden destek alırken ellerimden destek alarak kalktım çünkü daire oluşturan insanlar üzerime gelmeye başlamıştı. Korkuyordum fakat hareket edecek halim de yoktu.
Üzerimdeki okul formasını yırtarlarken tutmaya çalışsam da gücüm yoktu. Forma paramparça yere düştüğünde gerçi çekilmeye başlamışlardı ve eski hallerine geri dönmüşlerdi.
Formamın üzerimden çıkmasıyla ürperdim ve kollarımı kendime sardım. Sırtımdaki acı hala kendini belli ediyordu.
-Hazır mısın?
"Hazır olduğumda ne olacak?"
-Birleşeceğiz.
"Bu acıya daha fazla katlanamam. Hazırım."
Acı birden arttığında dizlerimin üzerine çöktüm. Ne zaman geçecek bu acı?
Sırtımda hareketlilik hissediyordum. Sanki bir şey çıkıyordu. Bu acıya katlanamıyorum. Daha fazla bekleyemem.
"Hazırım."
Diye bağırdığımda sırtımdan birden çıkan büyük kanatlarla derin derin nefes almaya başladım. Acı bitmişti ve bir kuşa göre oldukça büyük kanatlara sahiptim. Büyük siyah kanatlara.
Ayağa kalktığımda daire bana hayranlıkla bakıyordu ve şimdi fark etmiştim. Hepsinin gözleri açık maviydi. Fazla açık mavi. Gücüm birden kesildiğinde yere yığılmam uzun sürmemişti.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'
Fantasy-Tanrılar ve Tanrıçaların gerçek olduğu bir dünya. - Peki ya savaşın olduğu bir dünya. - Bu karmaşa içinde mutluluk ve sevgiye yer var mı? 'Mutluluk ve sevgiye her zaman yer vardır. Önemli olan onlar için zaman ayırmak.' -DÜZENLENİYOR-