It won't be easy but it'ill be worth it.
(Kolay olmayacak, ama değecek.)~
Gördüğüm rüyadan irkilerek uyandığımda sabah olmuştu. Gözlerimi ovalayarak uyandığımda diğer hatıralarımı değil de neden sürekli Jungkook ile olanları hatırlıyorum diye soruyordum kendime. Evet rüyamda gördüğüm kişi Jungkook' tu.
Paytak adımlarımı odamın içindeki banyoya yönlendirmiş ve kısa ve ılık bir duş almıştım kendime gelmek için.
Son zamanlarda ailem ile pek yan yana gelemiyorduk çünkü Ay Halkı karışmıştı. Fazlasıyla. Ve annem sürekli olarak kendi gezegenine gidiyor karmaşayı düzeltmeye çalışıyordu. Babam ne zaman yardım etmeye çalışsa babama çıkışıp 'Ben yapabilirim!' diyordu benim güçlü annem.
Odamdan çıktığımda kalabalık sesler gelen mutfağa adımladım. Kanatlarımı açtığım gün gördüğüm Tanrıçalardı sanırım bunlar. Ah doğru 2' si kız, kız kardeşim hariç.
Kapıya ayağım takıldığında bakışları bana dönmüştü. Hepsine gülümsediğimde hiçbirinin gülmediğini fark ettim. Ne oluyordu?
Jennie yanıma geldiğinde koluma yapışmıştı. Gözleri dolu doluydu. Ellerimi yanaklarına koydum.
"Ne oldu birtanem? Neden böylesin?"
"Abi annem..."
Gözyaşları akmaya başladığında duraksamıştı. Hayır hayır düşündüğüm şey değildi değil mi?
"Abi Ay Halkı annemi esir almış. Sen geldiğin için gezegene eskidi kadar sık gidemediğinden. Abi onun suçu yok. Onu kurtar yalvarırım. Ben gidemiyorum. Senin kanatların var uçarsın. Ne olur?"
Hıçkırarak ağlayan bedeni göğsüme çekmiştim ve sımsıkı sarılmıştım.
"Babam. Babam nerede?"
"Abi ikisi de ayrı gezegenin Tanrı ve Tanrıçası. Ve biliyorsun ki evlilik olmadan önce düşmanlardı birbirlerine. Evlilik olduktan sonra bir nebze olsa da şu an babam oraya ayak basarsa bastığı an öldürülür. Ama sana yapamazlar. Annemin de kanını taşıyorsun sen. Ne olur kurtar abi?"
Gözlerim buğulanmış akmaya başlamıştı bile. Kendi Tanrıçalarını esir eden halk bana neler yapmazdı. Ama bu önemli değildi. Önemli olan annemdi.
"Elimden ne geliyorsa daha da fazlasını yapacağım kardeşim emin olabilirsin."
- Taehyung iç güdülerim oraya gitmemeni söylüyor. Kimsenin kaderini değiştiremezsin ama kendi kaderini değiştirebilirsin. Oraya gitme. Bunu kendim için değil senin için istiyorum.
"Ne olursa olsun o benim annem. Onu kurtarıp evine geri getirmeliyim. Bunu yapmalıyım."
- Ben seni uyarıyorum Taehyung. Düşünerek karar vermek senin için her zaman iyi olacak. Unutma!
Jennie' den ayrılıp dış kapının önüne geldim ve dışarıdaki muhafızlara haber verdim.
"Savaş takımları hazırlansın. Savaş olup olmayacağını bilemeyiz. Ama hazırlık olmalıyız. En güçlü askerleri seç."
Ve işte annem için ilk savaşımı yapıyordum. Annem için.
●●●
"Abi dikkat et olur mu kendine? Sadece annemi değil kendini de koru. Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum kardeşim. Annemi kanatlarım üzerinde getireceğim buraya. O her zaman yükseklerde olmayı hak ediyor."
Bakışlarım Jungkook' a döndüğünde sıra bekliyor gibi bir hali vardı. Adımlarımı ona yönlendirip sıkıca sarıldım. Güç almaya ihtiyacım vardı. Ki zaten savaş olursa o en önde olacağını söylemişti. Ona güveniyordum.
"Taehyung sana güveniyorum ve seni seviyorum. Kendine dikkat et olur mu?"
"Ben senden hoşlanıyorum."
Birden söylediğim kelimeyle şok olmuş ve beni kendinden biraz uzaklaştırarak yüzüme bakmıştı.
"Ne?"
"Evet seni sevebilmek isterdim ama yeni yeni hatırlamaya başlamışken bu şu an mümkün değil. Ama senden hoşlanıyorum ve saklama gereği duymuyorum."
Gülümsediğinde yanağında hafif oluşan gamzesini öpmüştüm.
Artık gitmeliydim. Annemi o Cehennem' den kurtarmalıydım. Gömleğimi sırtım açık kalacak şekilde indirmiş ve kanatlarımın özgürlüğü için izin vermiştim.
Yükseliyordum. Uçuyordum. İlk defa. Mutluluğunu yaşayamıyordum şu an ama daha sonra çok uçacaktım. Nereye bittiğini bilmeden kanatlarımın bana yol göstereceğini umarak uçuyordum.
Yeterince uçtuktan sonra karşımda gördüğüm Ay ile oraya uçmaya başladım. Yaklaştıkça kalabalığın bağırış sesleri yükseliyordu. Sadece bağırma değil yüksek sesle ağlayan halk da vardı. Demek ki onlar istemiyordu Tanrıça' larının esir alınmasını. Bir grup insan birleşmiş annemi olduğu konumdan düşürmeye çalışıyordu. Oysa ki annem Tanrıça olarak doğmuştu. Artemis ona Ay Tanrıça' lığını bahşetmişti. Neden anlamıyorlardı.
Halk beni fark ettiğinde donakalmışlardı. İlk defa Kanatlı bir
Tanrı görüyor olmalıydılar. Yere indiğimde bazıları üstüme atlamaya çalışmış fakat yoğun auramdan dolayı yaklaşamamışlardı. Kanatlarımın mükemmelliğiydi, benim değil."Annem nerede?"
Kısa ve net sorumu bütün halk anlamıştı ve sus pus olmuştu. Hadi ama! Neden biri cevap vermiyor?
"Bir soru sordum ve cevap istiyorum. ANNEM NEREDE?"
Sorarken bağırdığım için bazıları korkmuş ve arkasını göstermişti. Oraya baktığımda kanımın çekildiğini hissettim.
Bacaklarımın gücü yoktu. Kanatlarım taşıyordu ağır bedenimi. Annemin yanına yaklaşırken gözlerim doluyor akmak için izin bekliyorlardı. Bense izin veremeyecek kadar odaklanmıştım anneme.
"Anne?"
Kısık sesli sorumu bir annem bir de ben duymuştuk sanırım.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'
Fantasy-Tanrılar ve Tanrıçaların gerçek olduğu bir dünya. - Peki ya savaşın olduğu bir dünya. - Bu karmaşa içinde mutluluk ve sevgiye yer var mı? 'Mutluluk ve sevgiye her zaman yer vardır. Önemli olan onlar için zaman ayırmak.' -DÜZENLENİYOR-