You have to learn some things to live.
(Yaşamak için bazı şeyleri öğrenmek gerek.)~
Süzülüyordum. Nerede ne yaptığımı bilmeden süzülüyordum ve hissettiğim boşluk tüylerimi diken diken ediyordu. Etrafa bakmaya çalışıyordum ancak o kadar karanlıktı ki hiçbir şey seçilmiyordu.
Gözlerimin karanlığa alışması gerekirdi şimdiye kadar ama gittikçe kör eden karanlık kafamın karışmasını sağlıyordu.Gri yuvarlak bir cisim görüş açıma girdiğinde korkmalı mıydım kestiremiyordum ancak ona doğru sürükleniyordum. Ve bu sürüklemiş hiçte yavaş değil aksine çok hızlı ilerliyordu. Terlediğimi hissediyordum. Vücudum titriyor göreceğim görüntülere karşı kendini hazırlamaya çalışıyordu.
Gri cisim büyüdükçe onun bir gezegen olduğunu anlamıştım ama Ay değildi. Ay bu gezegen kadar pürüzsüz değildi. Sanki cilalanmış gibiydi. Pürüzsüz ve parlak. Ay ise kraterlerden oluşan bir gezegendi sadece. Annem öldükten sonra ise o göz alıcı kırmızı rengini kaybetmiş mutsuzluğun uğursuzluğun rengi olan griye bürünmüştü.
Son sürat yaklaştığım gezegende gördüğüm yapılar burada birilerinim yaşadığını gösteriyordu. İlk defa gördüğüm gezegen çok harika görünüyordu. Herkesi kıskandıracak kadar parlak ve göz alıcıydı. Etrafımda dönmeyi denediğimde fark etmiştim başka gezegenler de olduğunu. Başka bir galakside miydim bilmiyordum çünkü ilk defa böyle gezegenler görüyordum.
Gezegenlerin neredeyse hepsinde yaşam belirtisi varmış gibi duruyordu. Hepsi canlı ve parlaktı. Bu her gezegen için geçerliydi. Bir gezegende yaşam varsa o gezegen parlak, alımlı ve güzel olurdu. Gözlerinizi alır ve baktıkça bakasınız gelirdi.
Gri gezegene sertçe düştüğümde hissettiğim acı tarif edilemezdi. Hadi ama başından beri bir hayal ürünü içerisinde olduğumu düşünüyordum bu acı da neyin nesiydi? Zor da olsa ayağa kalkıp etrafıma baktığımda... waow. İşte şimdi şok olmuştum. Ten renkleri harikaydı.
(Valerian and the City of a Thousand Planets)
Ben onlara bakarken onlar ise beni fark etmemiş rengarenk incileri taşıyorlardı. Hiç zorlanmıyor gülerek kendi dillerince bir şey konuşuyorlardı. Anlamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'
Fantasy-Tanrılar ve Tanrıçaların gerçek olduğu bir dünya. - Peki ya savaşın olduğu bir dünya. - Bu karmaşa içinde mutluluk ve sevgiye yer var mı? 'Mutluluk ve sevgiye her zaman yer vardır. Önemli olan onlar için zaman ayırmak.' -DÜZENLENİYOR-