Close after your dreams!
(Hayallerinin peşinden git!)~
"Baba bugün kanatlarımın denemesini mi yapacağız yani?"
Sorar bakışlarım babamı bulduğunda gülümseyerek onaylamıştı. Gerçektende yakışıklı bir babam vardı. Onun kadar yakışıklı olmak isterdim doğrusu.
"Önce sırtını aç oğlum. Yarana bakmam gerek."
"Ne yarası baba?"
"Kanatların çıktığı için bir süre yara olur orası, sonra iyileşir ve belli bir şekil alır. Seninki de şu an yara ve ben büyüklüğüne bakmak istiyorum. Ayrıca bugün kanatlarını çıkaracağın yer meydan oğlum haberin olsun. Bütün Tanrılar ve Tanrıçalar olacak. Dünyadan dönüşünü kutlayacağız."
Bu kadar mı duyulmuştu burada Zaman Çukuruna düşme olayım. Üzerimdeki gömleği çıkarıp arkamı babama döndüğümde önümde duran Jungkook ile gözlerim büyüdü ve gömleğimi önüme tuttum.
Kıkırdadığında bende istemsiz kıkırdamıştım. Kuvvet Tanrısı olmayı kesinlikle hak ediyordu çünkü beni tek eliyle kaldırabilecek hem kapasite hem de kas vardı. Hey! Ben neden şimdi bunu düşündüm ki.
Sırtımdaki yaralara dokunan babam hafifçe bastırdığında acımasıyla kısık sesle acı ile inlemiştim. Kaşlarını çatarak babama bakan Jungkook' un bakışları bana döndüğünde sorun yok der gibi gülümsemiştim.
"Taehyung sen burada bekle ben sırtın için krem almaya gidiyorum. Yaralar kurumuş ve çatlamış. Kanatlarının diğer çıkışında canın çok yanar ve daha çok kanar."
"Tamam baba sen bilirsin. Peki diğer çıkışında da ilk çıktığındaki gibi acır mı?"
Masumca sorduğum soru babamın alnını öpmesine neden olmuştu.
"Senin canını yakacak hiçbir şeye izin vermem. Gerekirse acıyı üstüme geçiririm ama sana acı vermem. Yeterince uzun hasret kaldık zaten birbirimize. Sana zarar gelmemesi için elimden geldiğince uğraşacağım oğlum."
Babama sımsıkı sarılmıştım. Belki de geldiğimden beri en samimi, en sıkı, en özlem gideren sarılmamızı yapıyorduk.
Babam merhem odasına gittiğinde elimdeki gömlek kayarak ellerimden düşmüştü. Yere eğilecekken bir el eğilmemi engellemiş ve vücudumu kaldırmıştı. Ama gömleğim...
Bana parlak gözlerle bakan Jungkook' la başımı eğmiştim. Dünyadayken çok dışlamıştım bu konu yüzünden. Burada da dışlanırsam yapamazdım. Çünkü zor zamanlarım geçmişti.
Çenemdeki el başımı kaldırdığında havada bir şey hissetmiştim sonra da zaman durmuştu. Zaman durdurma yeteneği mi vardı yani. Ama neden zamanı durdurdu ki. Bakışlarım hafif arkasına kaydığında babam merhem odasından çıkmak üzereydi.
Jungkook ile o kadar derin bakıyorduk ki birbirimize sanki geçmişi yâd ediyor, özlem gideriyorduk. Bana doğru eğilmeye başladığında gözlerim de onun geliş hızıyla kapanmıştı. Yanaklarımda hissettiğim yumuşak dudaklar ile gözlerim yavaşça açılmıştı. O da gözlerini açmış konuşmaya başlamıştı.
"İlk öpücüğünü vermediğini biliyorum. Bende almamıştım zaten. Bunu bizim en güzel günümüzde yapacağım. Her şeyimiz özel olacak. Seni seviyorum Taehyung."
Ve başını boynuma gömen Jungkook' u hatırlayamadığım için ilk defa lanet ediyordum kendime.
●●●
Jungkook gitmiş, sırtıma merhem sürülmüş ve aile fertlerimle meydana yaklaşmıştım. Yaklaştıkça duyduğum fısıltılar artıyor ama kötü anlamda hiçbir şey duymuyordum açıkçası. Fısıltıların hepsi sevinç ve övgü doluydu. Meydanın tepesinde bekleyen Zeus ile herkes ayağa kalkmış karşısında hafifçe eğilmiştik.
"Bugün birkaç yüzyıl önce dünyaya misafir olarak gönderdiğimiz arkadaşımız Melez Tanrımız geldi. Taehyung buraya gelir misin?"
Adımlarımı tepeye yönlendirmiş ve imrenen mırıltıları duymuştum. Benim neyime imreniyonlardı ki. Ailem harika, benim gibi melez bir kardeşim var ve Jungkook ile onlara göre sevgiliyiz bana göre flört. Eh düşündüm de, bence de imrenmeliydiler.
Tepeye çıktığımda Zeus yanıma gelmiş ve kısa bir sarılma bahşetmişti bana. Gülümseyerek sarılmıştım. Gerçekten de yakışıklı bir Tanrıydı.
Bembeyaz elbiseleriyle gelen melekler herkesin gözünü alıyordu. Tepeye çıkmamış önüne oturmuşlardı. Arp' larını çalan melekler o kadar kusursuzdu ki...
- Taehyung bundan emin misin? İyi bir fikir gibi hissetmiyorum. Kanatlarını herkesin gözü önünde kullanman ikimizin de başına patlayacak gibi duruyor.
"Tanrıların bana zararı olmaz çünkü bende Tanrı' yım."
-Bende bundan bahsediyorum Taehyung. Önünde şu an duran hiçbir Tanrı' nın veya Tanrıça' nın kanatları yok. Kıskanacaklar. Burada öyle her şey hayal ettiğin gibi yürümüyor. Burada da savaşlar oluyor. O yüzden iyi düşün.
"Peki o zaman. Ailem yüzünden melezim ve birçok konuda Tanrı' yım. Ayrıca ailem de çok güçlü ve kardeşim de benim gibi bir melez olduğu için o da birçok alanda Tanrıça. Ayrıca sevgilim Jungkook var. O Kuvvet Tanrısı."
- Ne zaman sahiplendin sen onu geleli ne kadar oldu?
"İçimde ona güvenen bir yer var."
-Buna kalp deniyor bilmiyorsan söyleyeyim. Her neyse seni bekliyorlar. Pişman olmayacağın kararlar vermeye çalış.
"Benim için uğraşıyorsun ama senin adını bilmiyorum. Madem bir ruhsun ismin olmalı değil mi?"
-Adım Taemin ve hadi! Şimdi onlara gerçek kanatların ne olduğunu gösterelim dostum.
"Gösterelim."
Ve sırtıma giren acı...
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'
Fantasy-Tanrılar ve Tanrıçaların gerçek olduğu bir dünya. - Peki ya savaşın olduğu bir dünya. - Bu karmaşa içinde mutluluk ve sevgiye yer var mı? 'Mutluluk ve sevgiye her zaman yer vardır. Önemli olan onlar için zaman ayırmak.' -DÜZENLENİYOR-