Don' t try to be different. Just be good. To be good is different enough.
(Farklı olmaya çalışma. Sadece iyi ol. İyi olmak yeterince farklılıktır.)~
Karşımda gülmemeye çalışan iki varlığa bakıyordum. Onlar Tanrı ve Tanrıça değil birer zebaniydi.
Jungkook ile gerçekten evlenmeyi düşünüyorduk ve bu akşam ilk törenimiz yani nişanımız olacaktı ama akşam heyecandan fazla meyve yediğim için biraz motorları bozmuştum. Aslında bayağı bozmuştum.
Tuvaletten çıkamıyorum! Ki babam bile benim halime acımış gezegeninden gelmiş ve lavobaya çadır kurmuştu. Ah birde ehem akşam nişan törenimiz vardı ehem.
Ben hangisine ağlayacağımı düşünürken birde gülüyorlardı. Sinirlendim.
"İlaç yapacak mısınız artık?"
İkisi de hala dudaklarını ısırıyorlardı.
"Benim tuvalette işim var."
Koşarak giden Jimin' in arkasından bakakalmıştım. Bir süre sonra gelen boğuk kahkaha sesiyle kafasını tuvalete sokmak istemiştim.
Surat aştığını gören Jin kolumdan tutarak hasta odasına yönlendirmişti beni. Bir kaba bulamaç gibi bir şey koymuştu ve getirmişti ve elime tutuşturmuştu. Kokladığımda...
Burnum. Başımın dönmesi normal mi? Çok keskin bir kokusu vardı.
"Korkma hepsini yemeyeceksin. Yersen öldürür. İçindeki sebzeler ve bitkiler çok güçlü. Ufak bir kaşık alacaksın. Sonra da sana ufak bir kahvaltılık hazırlayalım. Karışım midene tam otursun. Oradan da bağırsaklara. Merak etme bir de nectar içersen üzerine hemen iyileşirsin."
Teşekkür amaçli sımsıkı sarıldım ve evime doğru yola çıktım. Daha hazırlanmam gereken bir nişanım vardı.
●●●
Üzerime geçirdiğim kıyafetler gerçekten çok hoşuma gitmişti. Normalde pek böyle giyinmesemde yakışmıştı.
Kapımın tıklamasıyla başım kapıya döndü. Cevap veremeden içeri uzanan kafa gülümsememi sağladı. Yoongi gelmişti. Annemin annesinin yüzünden öldüğünü öğrendiğinden beri hem benim hem Jennie' nin üzerine düşmüştü. Abilik yapıyordu bir nevi.
"Hey! Hey! O kıyafete o saçlar gitmiş mi?"
Siyah saçlarımı bende beğenmemiştim şu an. Surat astığımda koltuğa oturtmuş ve gözlerimi kapamamı sağlamıştı. Başımın üzerinde bir şeylerin olduğunu hissediyordum ama ne olduğunu anlayamıyordum.
Ellerin başımdan çekilmesiyle yavaşça gözlerimi araladım ve büyük çaplı şok geçirdim. Çünkü gözlerim deniz mavisi, saçlarım kahvenin en açık tonuydu. Diğer değişle karamel rengi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'
Fantasy-Tanrılar ve Tanrıçaların gerçek olduğu bir dünya. - Peki ya savaşın olduğu bir dünya. - Bu karmaşa içinde mutluluk ve sevgiye yer var mı? 'Mutluluk ve sevgiye her zaman yer vardır. Önemli olan onlar için zaman ayırmak.' -DÜZENLENİYOR-