Do it today, or regret it tomorrow.
(Bugün yap ya da yarın pişman ol.)~
Annem öleli 2 ay olmuştu. Babam üzerimize çok fazla düşüyor annemin yokluğunu aratmamaya çalışıyordu ama onun da kendi halkı vardı ve ben babamın sonunun anneminki gibi olmaması için sürekli halkının yanına gönderiyordum.
Annemin ölme sebebini öğreneli de oluyordu aslında biraz. Yoongi' nin annesi yüzünden olmuştu. Bana yaptığı büyü ona bulaşmıştı. Daha doğrusu annem beni kurtarmak istemişti ve başarmıştı da. Kötü bir sonla.
Şu an ise savaş hazırlıkları vardı. Kardeşim artık yeteneklerimin ne olduklarını söylüyor ona göre kendimi geliştiriyordum. Her ne kadar Tanrı olsam da fiziksel anlamda güçlü değildim. Zihin gücümle birini öldürebilirdim ama eğer dövüşmeye gelirse konu, ciddi anlamda dayak yiyeceğimi biliyordum.
Adımlarım Jungkook' a doğru giderken beni fark etmiş ve gülümsemişti. Bende ona gülümsemiştim. Bu 2 ayda bana gerçekten çok fazla yardımı olmuştu ve onun sayesinde ayaktayım diyebilirdim.
Yanına gittiğimde boynuna sıkıca sarılmış, gözlerimi sımsıkı yummuştum. Kaslı ve sert kolları belimi sardığında güvende hissettiğim doğruydu. O beni her şeyden koruyabilecek kadar güçlüydü.
Yanağına bir öpücük kondurup geri çekildiğimde gülümsemesi büyümüş ve üzerime yürümeye başlamıştı. Koskoca adam (boyunu söylemeden geçemeyeceğim 3.50 metre) kıkırdayarak üzerime yürüyordu. Sanırım bu döneme flört dönemi deniyordu. Çünkü biz çok güzel flörtleşiyorduk.
"Jungkook."
"Hm?"
O söylediği ses tonu. Ulu Zeus. Ölüyorum sanırım. Hâlâ karşımdaki yakışıklıyı gördüğüme göre ölmüş olmalıydım.
"Biz ne olacağız? Yani herkes aramızdakiler biliyor. Hatta benden daha çok biliyorlar. Asıl söylemek istediğim gelecekte biz birbirimiz için eş olabilecek miyiz? Ah- bir de bizim çocuklarımız olmayacak Jungkook. Hepsini istiyor musun? Beni gerçekten istiyor musun?"
Yanıma adımlamış ellerimi tutmuştu. Bir elimi kafasına bir elimi ise sol göğsüne koymuştu. Kafasındaki elimle hafifçe kafasına vurmuştu.
"Bak burada sen varsın. Kimsenin dediklerini umursamayacak ben varım."
Kafasındaki elimi dudakları hizasına getirmiş bir sürü öpücük bırakmıştı avuç içlerime. Sonra kalbindeki elimi hafifçe vurmuştu olduğu yere.
"Burada atan organ varya, sadece senin adını söylüyor bana. Senin o güzel ismini sayıklıyor sürekli. Ve biliyor musun? Bu durumdan organım da bende çok memnunuz."
O an ilk öpücüğümün gideceğini umursamadım ve tam öpecekken geri çekilmişti Jungkook. Dudaklarımı büküp baktığımda önce dudaklarıma bakmış derince yutkunmuştu. Sonra ise bakışlarımı kaçırmıştı.
"İlk öpücüğünün özel olması gerekiyor ve o özellik de evlendiğimiz gün gelecek sevgilim. Sadece sabret. Olur mu?"
"Sevgilim mi?"
Büyüyen gözlerime öpücük kondurmuş ve gülümsemesini genişletirken onaylamıştı.
"Sevgilim. Değil misin?"
"Öyle miyim gerçekten."
Gözlerimin parladığına yemin edebilirdim. Büyük elini tutmuş ve parmaklarımızı iç içe geçirmiştim. Çevremizdekiler bu hallerimize alışmıştı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'
Fantasy-Tanrılar ve Tanrıçaların gerçek olduğu bir dünya. - Peki ya savaşın olduğu bir dünya. - Bu karmaşa içinde mutluluk ve sevgiye yer var mı? 'Mutluluk ve sevgiye her zaman yer vardır. Önemli olan onlar için zaman ayırmak.' -DÜZENLENİYOR-