🙊Aklımı Başımdan Al🙊

116K 1.6K 460
                                    

(ALIN SİZE +18) 

(Gerçi intikam alıyormuşum gibi yazdım yukarıda ama birazcıcık başımın etini yediydiniz bazı bölümleri eksilttiğim için, bu sizlere gelsin o zaman 😉😍😂🤣😂 

(🙊🙊Yalnız şaka bir yana, sanırım yazdığım en edepsiz hikaye budur. 🙊🙊 )

NOT: Bu kitabı ahlaki çerçevede okursanız, ülser olursunuz. Ahlak ve bazı temel duyguları bir kenara bırakıp okumanızı tavsiye ederim. Yazarınızdan sizlere uyarı niteliğinde duyurulur.

"Berna Hanım," dedi yardımcım, okuduğum dosyadan başımı kaldırıp ona baktım. "O şirketten arıyorlar yine. Sizinle görüşmek istiyorlarmış."

Göz devirdim. "Birisi de 'hayır'dan anlasın be kardeşim!" deyip, "Bağla kızım, bağla." dedim. Telefonum çalınca da açtım.

"Berna Hanım?" diye istekli bir ses duydum. Evet, genel müdürdü. 

"Buyurun Çavuş Bey?"

"Ah, tanıdınız mı beni?"

"Artık yedinci aramanız olduğu için, sesinizi tanıyabiliyorum."

Karşıdan gülme sesi geldi. "Sıkıldın, değil mi ısrarlarımızdan?"

"Sıkılmaktan ziyade, anlam veremiyorum diyelim. Ben sıradan biriyim. Gerçekten benim için bu kadar çabalamanıza gerek yok."

Ofladı, "Anlamıyorsun. Sen bizim için tam aranan elemansın. Senin gibi bir lojistik uzmanına ihtiyacımız var. Çalıştığın şirketlerde harikalar yaratmışsın. Bizim de sana ihtiyacımız var."

"Bu ülkede bir sürü lojistik uzmanı var."

"Senin gibisi yok." Durup biraz bekledi, "Şimdi aldığın maaşın üç katını teklif ediyoruz. Sadece şehir değiştireceksin. Bu kadar zor olmamalı."

"Beni bu şehre bağlayan insanlar, meseleler var Çavuş Bey. Teklifiniz çok kıymetli gerçekten ama yedinci kez reddetmek zorundayım. Üzgünüm."

"Bu teklif, sen ne zaman gelip 'kabul ediyorum' dersen, önünde hazır bulunacak. Bunu sakın unutma."

"İyi günler Çavuş Bey." dedim nazikçe,

"Size de Berna Hanım." dedi ve telefonları kapattık. Başımı masaya vurmaya başladım hemen. Neden ta Kahraman Maraş'ta olmak zorundaydı ki bu firma? Mükemmel şartları vardı ama annemler buradaydı, en yakın arkadaşım Zinnur buradaydı... Onlarsız bir günüm bile geçmemişti ve bundan sonra da olmayacaktı muhtemelen.

Biraz daha kafam masada dinlendirken cep telefonum çaldı, alıp ekrana baktım. "Efendim Zinnur?" dedim sinir bozucu bir sesle.

"Birilerinin günü kötü mü gidiyor?"

"Yoo, ben hayatımdaki iyi giden şeylere sinir oluyorum. Kötü giden şeyler o kadar çok ki, onları oldukları gibi kabul edip, arkadaş olmayı öğrendim. Benim sorunum iyi giden şeylerle."

O gülüyordu, "Kızım bir normal olamayacak mısın sen?"

Ben somurtuyordum. "Sanmıyorum. Normal insanlar çok monoton yaşıyor. Ben aksiyon insanıyım."

Yine güldü. "Akşama geliyor musun diye sormak için aradım." dedi,

Daha çok somurtmaya başladım. "Hayır desem sanki fikrimi önemseyeceksin."

"Yalancıya bak! Ben sana seçenek sunmadım mı?!"

Bu sefer ben güldüm. Sinirli bir gülüştü. "Sen bana 'Yarın çifte randevuya çıkacağız. İki seçeneğin var, ya Samet'i çağıracağım senin için ya da Zafer'i. Seç bakalım' dedin! Bunun neresi seçenek? Gelmeyeceğim seçeneği nerede?"

TEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin