👁Kulübe👁

64.8K 1.5K 185
                                    

Koş!

Daha hızlı koş!

Yakalayacak. Her zaman yakalar. Daha hızlı koşmalısın!

İğrendiğim o haykırışı duymamla, arkama bakma gafletinde bulundum ve 'İri Adam'ı kulübeden çıkıp bana koşarken gördüm. Önüme bakmadığım için en az elli yıllık bir ağaca çarptım bedenimi. O kadar hızlı çarpmıştım ki, ciğerlerim bu darbeyle büzülmüş, bir anlık nefes almamı engellemişti. Acı çekiyordum. Acı çekerken koşamazdım. Koşmadığım her saniye İri Adam bana yaklaşıyordu. Onun bana bağırışından, yakınımda olduğunu anladım. Çok yakındı. Belki uzansa tutacaktı bile. Ama arkama bakmadım. Bakıp kendime zaman kaybettirmek yerine, aldığım derin bir nefesle koşmaya başladım yine.

Ayaklarım çıplaktı, ormanda da çok fazla sivri şey vardı. Ama iyi haber, o kadar korkuyordum ve iki aydır öyle büyük işkencelere maruz kalıyordum ki, bunlar basit iğne batmaları gibi geliyordu.

Yine duydum İri Adam'ın haykırışını. Geliyordu. Onun koşması, benim gibi minyon bir kadının koşmasından çok daha etkiliydi. Daha hızlı olmalıydım. Bu sefer yakalarsa, bana yapabileceklerini düşünemiyordum bile. Korku bedenimi ele geçirecekken, kendime engel oldum. Korkarsam yavaşlardım. Onun ne kadar korkunç cezalar verdiğini hatırlarsam tökezlerdim.

Koş! Daha hızlı! Bu sefer yakalanma!

Nasıl olduysa İri Adam, ormanın içine kurulmuş ayı kapanlarından birine ayağını sıkıştırıp vahşi hayvanlar gibi acıyla inlerken, ben de kocaman bir kayanın ardına saklanıp nefeslenmeye çalıştım. Ayaklarım çok kanıyordu. Öyle ki, şimdiden böyle kanıyorsa, ayağıma giren dalları, dikenleri ve kırık cam parçalarını çıkardığımda ne kadar kanayacağını düşünemiyordum bile. Ama çıkarmam gerektiğini de biliyordum. İltihap kapabilirdi. Buradan çıkmak için bu ayaklara ihtiyacım vardı. Bana zorla giydirdiği, artık çamurlanmış beyaz elbisenin temiz kol kısmının iki tarafından yırttım ve parçaları çıkarttım tek tek. Bu sırada da bu başıma gelenlere lanet ettim. Bolca.

Bundan iki ay önce, ormanda arkadaşlarımla kamp yapmaya gelmiştik. Karadeniz'in ıssız bir ormanındaydık. Amacımız, kimselerin bizi bulamayacağı korkutucu bir ormanda üç gün geçirip bunu videoya kaydetmek, sonra da o videodan para kazanmaktı. 

Ama olmadı. Bir gün ayağıma diken battı diye sinirlenmiş, söylenirken arkadaşlarımın alayına maruz kalmıştım ve şımarık doğam gereği, onlara küstahlık taslayıp bundan sonra kendim kamp yapacağımı, onlardan ayrı takılıp kendi videomla kendim para kazanacağımı söylemiştim. Yanımda kimse yokken ormanın çok daha derinine dalmıştım. O kadar burnu havada biriydim ki, arkadaşlarımın yalvarmalarına bile kulak asmamıştım. İnat etmiştim bir kere. 

Ve sırf inadım uğruna iki aydır bu manyağın elinde mahsurdum. Kimse aramaya gelmemişti. Ya da aramaya gelenler bir şekilde benim tutsak olduğum kulübeyi gözden kaçırmıştı. Yetimhanede büyüdüğüm için, kimsemin olmamasının da etkili olduğunu düşünüyordum. Nüfuslu bir aileden geliyor olsam, muhtemelen bu ormandaki tüm ağaçları keser ve görüş alanı oluşturup bulurlardı tutulduğum kulübeyi. Ama basit bir arama, böyle karmaşık, sık ağaçlı ve in cinin top oynadığı ormanda beni bulmalarını imkansız kılıyordu.

Beni nasıl yakaladı bilmiyordum. Sadece gidebildiğim kadar derine gittiğimi, hava kararırken de çadırımı kurduğumu hatırlıyordum. Çadırımın bitmesine çok az kalmışken de, önce bir ayakkabı sesi, yerdeki kuru dalların kırılma sesi duymuştum ve arkamı döndüğüm anda, başıma çok sertçe vurulmuştu. 

Uyandığımda, çok korkmuştum. Çünkü orman içinde giyebileceğim rahat ve kalın kıyafetlerim çıkmış, yerine bu beyaz uzun pamuk kumaş ve basit elbise gelmişti.  Tecavüz ettiğini ya da edeceğini sandığım olmuştu ama bana dokunmuyordu. Sadece kaçtığımda, ona cevap vermediğim ya da dizime yattığında saçlarını okşamadığımda dövüyordu, o kadar.

TEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin