(YIL 1965)
(Biraz +18)
Kasabanın en güzel kızıydı Mehpare. Saf, güzel ve tertemizdi. Öylesine güzeldi ki, gören tekrar tekrar bakıyor, erkekler aşık oluyor, kadınlar kıskançlıktan çatlıyordu. Çünkü kimse onun kadar güzel olamazdı. Annesi Necmiye Hanım, onun bu güzelliğiyle gurur duysa da, içten içe kaygılıydı kızı için. Kötü kalpli ve sapık erkekler onun için her şeyi yapabilirdi, buna kaçırma ve tecavüz de dahildi. Ve kadınlar... kıskanç ve kötü niyetli bir kadının kıskançlıktan ne yapacağı asla bilinmezdi.
Mehpare on sekiz yaşına geldiğinde serpildi ve güzelliği neredeyse tüm şehirde dillere dolandı. Anneler oğulları için uygun mudur diye bakmaya geliyor, kızı sorularıyla boğuyorlardı. Becerisini kontrol etmek için ondan yemek veya tatlı istiyorlardı. Necmiye Hanım en sonunda kapısını kimseye açmaz hale gelmişti çünkü güzel yürekli kızı günden güne eriyordu. Bu baskıya dayanamayan Mehpare artık eskisi gibi değildi. Birkaç ay içinde gülmez, dışarı çıkmaz ve annesine sımsıkı sarılmaz olmuştu. Necmiye Hanım onun böyle hırpalanmasına izin verdiği için kendine çok kızdı. Öyle ki, günlerce yemek yemedi, günlerce kızından özür diledi. Mehpare güzel yüzünü daha da güzelleştirerek gülümsemiş ve 'Kızgın değilim annecim, sadece biraz yorgunum. Sen üzülme benim için' demişti.
Onun kızgın ya da kindar olmaması Necmiye Hanımın vicdanını daha da hırpalıyordu. Çünkü Mehpare kimsenin kalbini kırmazdı, buna rağmen herkes onun kalbini kırmış ve Necmiye Hanım da buna müsaade etmişti.
Kapı her çalışında evde yokmuş gibi yapmaya başladı anne-kız. Baba dört yıl önce öldüğünden, sadece ikisi vardı. Evde bir erkek olmadığı için, gün geçtikçe erkeklerin ve kadınların tavırları çirkinleşmiş, daha korkusuz ve daha iğrenç bir hal almıştı. Artık küfrediyor, kapıyı yumrukluyor ve uzun süre bekliyorlardı. Bu gerginliğe dayanamayan Mehpare artık hiç yemek yiyemez olmuştu. Annesi Necmiye Hanım, son çare olarak, tüm ayarlamaları yaptı ve kimsenin kapılarına gelmediği bir gece yarısı kızıyla birkaç eşya toplayıp kaçtılar o kasabadan.
Şehirden ilk kez çıkıyorlardı, hayvanları, tarlaları ve para edebilecek her şeyleri köydeydi. Necmiye Hanım muhtarla anlaşmış, satılıp parasını göndermesini istemişti. Ama şimdilik, üç beş liraları vardı. Pes etmediler, Necmiye Hanım kızının yüzünden perçemi çıkarttırmadı, onun yine birileri tarafından taciz edilmesine katlanamazdı. Bu yüzden buldukları motelden çıkartmadı, yüzünü gizledi ve bir hafta sonra o motelden sadece beş dakika uzaklıktaki bir lokantada bulaşıkçı olarak çalışmaya başladı.
Sık sık motel değiştirdiler. Birilerinin dikkatini çektiklerinde hemen kaçıyorlardı. Özellikle Mehpare, bela mıknatısı gibi, odasından çıkmasa bile bir şekilde dikkat çekebiliyordu.
Birkaç ay sonra, Gece yarısı ayrıldılar motelden. Yeni bir motel bulmuştu Necmiye Hanım. Kızının elinden tutmuş, hızlı hızlı yürüyordu ki, önleri kesildi. Üç tane içkili serseri, yılışık şekilde sarkıyordu anne kıza.
"Çıkar bakayım güzelim yüzündeki perçemi! Ne o? Yoksa yüzünde yara mı var?" dedi en öndeki sırık gibi olan.
Necmiye Hanım, sesindeki titremeyi kontrol altına almaya çalışarak, "Bulaşıcı hastalığı var." dedi, "Yüzündeki yaralara dokunursanız, size de geçer."
Diğer ikisi iğrenip geri çekilse de, öndeki sırık gibi olan etkilenmemişti. "Bence yalan söylüyorsun Yavrum." sırıttı sararmış dişlerini göstererek, "Bence bu kızın başka bir sırrı var."
"Kızıma dokunayım deme!" Mehpare'yi arkasına aldı kadın, "Sakın!"
"Biliyordum! Biraz eğlenmeyelim mi güzelim? Bence sen inadı bırak. Bak burada üç kişiyiz. Zaten uğraşsan da sonuç alamayacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK
RomanceTek Bölümlük Hikayeler. 'İÇİNDEKİLER' bölümünden hikayelerin tanıtımlarına bakabilirsiniz. İyi okumalar. Hoşgeldiniz❤❤