Merhaba arkadaşlar, 10.bölüm asla sebebini anlayamadığım bir şekilde silinmiş. Onu geri getirmeye uğraştığım sırada yeni bölüm atmak istediğim için 11. Bölümü yayınlıyorum. Arada ufak anlam kopuklukları olabilir. Bunun için özür dilerim. En kısa zamanda 10. Bölümü yayınlayacağım. İyi okumalar 🖤
..........................................................Zed birazdan Adrian'ın üstüne atlayıp onu öldürecekmiş gibi bakıyordu ve Adrian'ın da ondan bir farkı yoktu.
Aralarındaki bu kara bulutların sebebini bilmiyordum ama Zed bugün o adamla konuşurken Adrian'dan 'o herif' diye bahsetmişti.
Adrian'ın yüzsüzce ve dalga geçercesine söylediği cümle karşısında Zed sakinliğini korumaya çalışıyordu ama pek mümkün değildi. Masanın altında sıktığı yumruklarını hissedebiliyordum. Ve Adrian'ın neden böyle bir şey yaptığını da bilmiyordum.
"Adrian, seni görmek de güzel."
Zed'in yapmacık bir gülümseme ile söylediği cümlenin altında 'buradan hemen gitmezsen üstüne yıldırım düşüreceğim' gibi bir tehdit seziyordum. Birbirlerine neden bu kadar kinli olduklarını anlayamıyordum.
Adrian aniden yanımdaki sandalyeyi çekip oturduğunda Zed'in bakışlarının karardığını gördüm. Kıskançlık mı yapıyordu yoksa sadece ondan hoşlanmadığı için miydi?
Adrian'ın yanıma oturması beni de şaşırtsa ve kendime itiraf edemesem bile biraz heyecanlandırsa da o göz ucuyla bile bana bakmıyordu. Tüm dikkati Zed'in üzerindeydi. Zaten bana bakması için en ufak bir sebep bile yoktu. Onun dikkatini çekebilecek biri değildim, gerçi onun gibi birinin dikkatini çekmek istemiyordum.
Hadi ordan, Dedi iç sesim. Tamam,belki biraz istiyordum.
Adrian çatalını tabağındaki ete batırıp bölme gereği duymadan ağzına attı. Lokmasını çiğnerken tabağına bakıyordu. Zed ise görmediğini bile bile ona 'ne ayaksın?' Bakışları atıyordu.
Cidden şuan ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Bilerek Zed'i sinirlendirmeye çalışıyor olabilirdi. Sonuçta insanların sinirleriyle oynama konusunda profesyoneldi.
Adrian lokmasını yuttuğunda ellerini masanın üstünde birleştirip ciddi bir tavır takındı, bunu yaparken bile alay ettiği çok barizdi.
"Duyduğuma göre Lydia tüm derslerde daha ilk günden çok başarılıymış. Keşke toprak dersi için de aynı şeyi söyleyebilseydim."
Kurduğu cümle karşısında şok içinde ona döndüm. Bence ilk sefer için gayet iyiydim çünkü Layla genelde ilk seferlerde kimsenin elementleri hareket ettiremediğini anlatmıştı. Oysaki ben hepsini hareket ettirebilmiştim. Tek amacı beni ve Zed'i kışkırtmaktı.
Zed sinirle çatalını yemeğine batırıp çıkarıyordu ama asla yemiyordu.
"Evet, tüm derslerde gayet iyiydi. Toprak dersindeki sorunun kaynağının Lydia olmadığına eminim."
Zed ona güzel bir şekilde karşılık verdiğinde kendi kendime sırıttım. Sorunun onun iyi bir öğretmen olmaması olduğunu ima etmeye çalışıyordu. Umarım bu Adrian'ın sarsılmaz egosunu biraz olsun zedelerdi.
Adrian ne demek istediğini anlamıştı ama lafı üstüne almayarak karşılık verdi.
"Doğrusu saphirenin veliahtının o olması oldukça ilginç. Küçük bir kız çocuğundan ziyade daha güçlü birini beklerdim."
Zed'in sinir katsayısının arttığını görebiliyordum.
"Doğrusu bunu düşünen tek kişi sensin. bugün eğitimine giren tüm eğitmenler onun saphirenin veliahtı olmak için doğru seçim olduğunu söylüyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)
Teen FictionKanayan avuçlarıma baktım. Onun için kendi ruhumdan vazgeçeceksem, kolay bir şeçimdi. Zaten onu ilk gördüğüm andan beri ruhumun her bir parçası ona aitti. Ve onun olmayacağı bir hayatta neler eksik kalırdı, neler yarım yaşanırdı bilmiyordum ama e...