Kendimi bir anda ortada bulduğumda ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece yapmam gerektiğini hissetmiştim ve yapmıştım.Adrian'ın sinirden gözlerinin önünde bir perde oluşmuş gibiydi ve kimseye dönüp bakmıyordu bile. Çenesini öyle bir sıkmıştı ki birazdan dişleri parçalanacak gibiydi. Ama eğer bunu yapmaya biraz daha devam ederse James'i kurtarabilir miydik bilmiyordum.
Aniden arkamdan çekildiğimi hissettim. Arkamı döndüğümde tanımadığım iki kişi beni tutmuş ve geriye çekmeye çalışıyorlardı. Onlara bağırmaya başladım.Bir yandan da kollarımı ellerinden kurtarmaya çalışarak çırpınıyordum.
"Bırakın beni! Onu öldürecek!"
Sarışın çocuk korkuyla bana seslendi.
"Sen delirdin mi? Gidersen seni de öldürecek, buraya gel!"
İkisi birden beni çekiyorlardı ve ne kadar deli gibi çırpınsam da ellerinden kurtulamıyordum. Karşıma baktığımda az önce uyanık olan james'in bayılmak üzere olduğunu gördüm. Adrian ise durmuyordu. Etrafta büyük bir bağırış ve gürültü vardı.
Ne kadar bundan hoşlanmasam da saphirenin veliahtı olmamın verdiği bir otorite vardı ve şuan kullanabileceğim tek şey buydu.
"Bırakın beni! Emrediyorum! Bırakın beni!"
Bir yandan bağırıyor diğer yandan çırpınmaya devam ediyordum. Emrediyorum diye bağırmamın üzerine iki çocuk birbirine baktılar. Kararsız kaldıkları belliydi.
"Emrediyorum dedim!" Diye tekrar bağırdığımda ikisi de kollarımı yavaşça bıraktılar.
Olabildiğince hızımla oraya koştuğumda birilerinin bana yardım edeceğini ummuştum ama herkes hala korkuyor gibiydi ve yardıma gelen olmadı.
Hızla Adrian 'ın koluna yapıştım.
"Tanrım, dur! Dur dedim! Onu öldüreceksin!"
Bağırıyordum ama Adrian bir an bile bana bakmamıştı. Kolunu hareket ettirmeye çalışıyordu ama ona öyle bir yapışmıştım ki çabaları boşa çıkıyordu. Aniden beni geriye doğru savurduğunda koluna tutunamadım ve yerde bir metre kadar uzağa sürüklendim.
Canım acımıştı ama önemli değildi çünkü eminim James'inki daha çok acıyordu.Kolum yere sürtündüğü için fazlasıyla yüzülmüştü ve kanıyordu. Umursamadan ayağa fırladım ve tekrar Adrian'ın koluna yapıştım. James gözlerini araladığında Adrian'ı ve koluna yapışan beni görmüştü. Ona bağırmaya başladım.
"James, kaç! Hemen!"
James ben canım pahasına Adrian'ı tutarken ilk başta ne dediğimi anlayamadı. Yumruk yemekten bilinci kapanmak üzereydi. Tekrar bağırdığımda sonunda ne dediğimi anlayıp hızla Adrian 'ın altından çıkmaya çalıştı. Biraz zorlansa da başardı ve müthiş bir hızla koşmaya başladı. Giderken bir kaç kez düşecek gibi tökezlese de sağ salim kenara vardı.
Adrian kolunu deliler gibi silkiyor ve beni atmaya çalışıyordu. Hayatımda çok kavga görmüştüm ama öfkeden bu derece deliye dönen birini ilk defa görüyordum.
Adrian'ın öfke sorunları olduğundan adım gibi emindim. Öfke sorunu yaşayan insanlar bu tarz anlarda karşısındaki kişinin adını dahi unuturlardı ve çevreye kendilerini tamamen kapatırlardı. Bir kitapta okumuştum.
James'in kaçmasıyla birlikte Adrian öfkeyle bağırdı. Şuan beni deliler gibi korkutuyordu ama istesem bile kaçabilecek durumda değildim. En fazla bir kaç adımda beni yakalardı.
Aniden Adrian iki eliyle birden beni tutup havaya kaldırıp hızla fırlattığında sert bir düşüşe kendimi hazırladım. Vücudum sert zemine çarptığımda az öncekinin yaklaşık beş katı daha fazla canım yanmıştı. Sağ kolumdan gelen çıt sesisini duyar gibi olmuştum ve hemen arkasından dayanılmaz bir ağrı başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)
Novela JuvenilKanayan avuçlarıma baktım. Onun için kendi ruhumdan vazgeçeceksem, kolay bir şeçimdi. Zaten onu ilk gördüğüm andan beri ruhumun her bir parçası ona aitti. Ve onun olmayacağı bir hayatta neler eksik kalırdı, neler yarım yaşanırdı bilmiyordum ama e...