BÖLÜM: 33

2.8K 181 168
                                    


Evet, özür dileyerek çok çok uzun zaman sonra tekrar buradayım. Aylardır yeni bölüm için o kadar fazla mesaj ve yorum aldım ki anlatamam. Bu zamana kadar bölüm gelmemesinin sebebine gelecek olursak aslında koşuşturma diyebiliriz. Hayatımda yolunda olmayan şeyleri düzenlediğim birkaç ay oldu. Umarım bundan sonra en azından ayda bir kere yeni bölümde buluşacağız. İyi okumalar, sizi seviyorum 🖤🖤🖤

❄️

Elimde tuttuğum fotoğraf, parmaklarımın arasından kayarak kenarda duran fotoğraf yığınının üzerine düştü.

Kulaklarım uğulduyordu. Sanki duydukları şeyi sindirmeye çalışıyor ama başaramıyor gibiydiler.

Kardeşiz. Kardeşiz.

Ağzım açık kalmış halde, transa geçmiş gibi Jacques'e bakakaldım. Bir şey söylemesini, bir şey yapmasını bekledim. Şaka olduğunu söylemesini istedim. Fakat yüzüme öyle bir ciddiyetle bakıyordu ki, kendimi bile kandıramıyordum. İlk defa bu kadar ciddi şekilde karşımdaydı.

Ağzımı açıp bir şeyler söylemeye çalıştığımda yapabildiğim tek şey anlamsız birkaç mırıltı çıkarmak ve aptal gibi suratına bakmaktı. Jacques ellerini pantolonunun cebine koyup sırtını duvarın kenarına yasladı.

Ne yapacağımı bilemeden yavaşça fotoğraf yığınına dönüp, en üstte duran o fotoğrafa baktım.

Henüz yılların hazinliğine uğramamış Harvey'in mutlu yüzüne ve kucağında, iki kolunda duran iki güzel çocuğa tekrar ve tekrar baktım.

Dizlerim zar zor tutmasına rağmen yavaşça ayağa kalktım. Jacques her hareketimi düz bir suratla takip ediyordu. Ama suratında tuhaf bir ifade vardı. Belli ki, burada, bu şekilde öğrenmemi beklememişti.

Karşısında şok dolu gözlerle dikildim. Sonunda ağzımdan bir şeyler çıkabildi.

"Nasıl olur?" Dedim fısıldar gibi çıkan sesimle.

Jacques birkaç saniye daha suratıma olduğu gibi bakıp arkasını döndü ve mutfaktaki tezgaha yöneldi. Arkasından birkaç adım attım. Tezgahın üzerinde iki kupada duran ve sıcak dumanı tüten kahveleri gördüm. Belli ki burada fotoğrafları incelediğimi görmüş ve bunu engellemek yerine kahve yapmıştı. Kendimi o kadar kaptırmış haldeydim ki, sesleri duymamıştım.

Jacques kahveleri eline alıp omzunun üzerinden bana döndü.

"Gel hadi." Dedi ve yavaş adımlarla dükkanın içine yöneldi.

Derin bir nefes aldım. Her şey gittikçe daha da karmaşık bir hal alıyordu ve artık benim düşünmeye bile halim kalmamıştı. Titreyen adımlarla onu takip ettim. Jacques dükkanın içinde, cam kenarında duran masaya doğru ilerledi ve kupaları bıraktı. Sağdaki sandalyeye sakin bir şekilde oturduğunda ben de karşısındaki sandalyeyi çekerek yerleştim.

Jacques bir süre gözlerime bakmadı. Kupasını önüne çekip kahvesinden bir yudum aldı. Bir süre sıcak kahvenin dumanını izledi. Kendimi konuşacak kadar iyi hissetmediğim için, onun konuşmasını bekledim. Jacques sonunda bakışlarını yavaşça bana çevirdi. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladığında sesinde bir duygu yoktu. Bir robotla konuşuyor gibiydim.

"Bu şekilde öğrenilmesini beklemiyordum. Fotoğrafların burada olduğunu bilmiyordum." Dedi.

Ne diyeceğimi bilemeyerek ona baktım.

"Ben de beklemiyordum." Dedim şok dolu bir ifade ve ses tonuyla. Jacques hafifçe güldü.

"Anlayabiliyorum." Dedi.

HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin