Gözlerimi yavaşça araladım. Tepemde gri,boş bir tavan vardı.Başım çatlayacakmışçasına ağrıyordu ve vücudumun her yerinde bir halsizlik hakimdi. Yutkunmaya çalıştım ama boğazım öylesine kurumuştu ki bunu yapamadım. Su içmeliydim.
Yattığım yerden kalkmaya çalıştım, ama kollarım ve bacaklarım beynimin komutlarını dinlemiyordu. Hareket edemiyordum. O sırada son anlarım aklıma gelmeye başladı. Her şey yavaş yavaş beynime süzülüyordu.
Evimde değildim. Burası neresiydi?
O yabancı kimdi? Beni kaçırmış mıydı?
Aklıma son sözleri geldi
'Ben toprak veliahtı Adrian, artık evimize gidelim.'
Dehşetle yataktan doğrulmaya çalıştım ve bu sefer biraz zor olsa da başardım.
Deli olmalıydı. Kesinlikle bir psikopattı ve beni kaçırmıştı. Toprak veliahtı bizim dünyamıza gelmiş olamazdı. Olsa bile benimle bir işi olamazdı.
Birileri bana kötü bir şaka yapıyor da olabilirdi.
Odaya bakmaya başladım. Normal bir odadan çok bir hastane odasına benziyordu. Duvarlar dümdüz griydi ve odadaki tek mobilya yattığım yatak ile yanımda duran komidindi.
Bir anlığına vücudumu kontrol etme isteği hissettim. Üstümdeki kıyafetler aynıydı. Bir yerimde yara,kesik,çizik yoktu. Ayağa kalkmaya çalıştım, ilk bir kaç seferde başarısız olsam da sonunda kalkabildim.
Ama ayağa aniden kalkmamla başımın dönmesi ve oldukça gürültülü bir şekilde yere düşmem bir oldu. Düşerken de komidinin üstündeki cam vazoyu yere düşürdüm ve birileri beni duymadan burdan çıkma hayalim de böylece suya düştü.
Kapının ardından bir kaç ayak sesi duydum. Buraya doğru geliyorlardı. Bir kaç saniye sonra kapı hızlıca açıldı.
Düştüğüm yerden kafamı kaldırıp kapıda duranlara bakmamla bir şok daha geçirdim.
Karşımda yüzlerini televizyonlardan görmeye alışkın olduğum element üyeleri duruyordu. Ateş elementinin kral ve kraliçesi ile su elementinin kralı ve bazı element üyeleri karşımda durmuş gülümseme ile endişe arasında bir yüz ifadesiyle bana bakıyorlardı.
İçimden küfrettim, o çocuk doğru mu söylüyordu?
"Burası neresi?"
Diye sordum. Cevabı tahmin ediyordum ama gerçek olduğuna inanmak çok zordu."Burası element şehri."
Diye cevap verdi ateş elementinin kraliçesi. Miya.Sesi şefkatli çıkıyordu. Korktuğumu anlamış olmalıydı."Benim burda ne işim var? Bana zarar verecek misiniz? Beni buraya kim getirdi?"
Tüm element üyeleri bana biraz şaşkınlıkla baktı. Sanırım bu kadar endişeli olmamı beklemiyorlardı."Lydia sadece sakinleş. Kimse sana asla zarar vermeyecek. Her şeyi sana anlatacaklar."
Bu sefer konuşan su elementi kralıydı. Adını hatırlayamıyorum. Bu adamın karısının yıllar önce öldüğünü ve dünya çapında günlerce yas tutulduğunu hatırlıyordum."Açıklayın. Birileri bana tüm bu saçmalıkları açıklasın. Hemen."
Element üyelerinden bir kaçı eğlenir gibi kıkırdadılar. Komik olan neydi emin değildim. Aralarından sarışın, kısa boylu bir kız öne çıktı ve su elementi kralına döndü."Kralım, eğer izin verirseniz Lydia yı Zed e götüreyim. Zed ona gerekli açıklamayı yapar."
Zed. Hava elementi kralı. Daha doğrusu annesi ve babası öldükten sonra daha 18 yaşında tahta geçen genç veliaht. Şuan 25 yaşında olmalı diye geçirdim içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)
Novela JuvenilKanayan avuçlarıma baktım. Onun için kendi ruhumdan vazgeçeceksem, kolay bir şeçimdi. Zaten onu ilk gördüğüm andan beri ruhumun her bir parçası ona aitti. Ve onun olmayacağı bir hayatta neler eksik kalırdı, neler yarım yaşanırdı bilmiyordum ama e...