Evet, sonunda beklenen gün geldi. Yeni bölüm sizlerle.Biliyorum, neredeyse iki aydan uzun süredir yeni bölüm gelmiyordu. Açıkçası yazmak için ne zaman girsem en fazla birkaç cümle yazıp çıkıyordum. Kendimi iyi hissetmediğim birkaç aydı ama buradayım. Ve söz veriyorum artık bu kadar uzun süre sizi bölümsüz bırakmayacağım.
Yine oldukça uzun bir bölüm oldu. Ama benim için yazması, özellikle son kısmını, epey zevkliydi. Umarım siz de okurken zevk alırsınız.
Konuyu fazla uzatmadan sizi bölümle başbaşa bırakıyorum. Kitapla ilgili ya da kişisel her türlü sorunuzu yorum olarak ya da mesajlardan iletebilirsiniz. Tüm yorumlarınızı okuyor ve dikkate alıyorum. Sizi çok seviyorum, keyifli okumalar 🖤🖤🖤🖤
❄️
Üzerimdeki tül, bembeyaz elbiseyi savuran şiddetli rüzgar, yaklaşan kuvvetli fırtınayı haber veren şimşekler.
Derin bir nefes alıp kollarımı havaya kaldırdım. Saçlarım rüzgarda birbirine karışıyordu. Hareket etmeden duruyordum. Uçurumun kenarında.
Bekle bir dakika, onu görebiliyorsam ve bu bensem, uçurumun kenarında kollarını açmış bekleyen kimdi?
Kıza doğru ilerlemeye çalıştım. Adım atamıyordum. Attığım her adım yerinde sayıyordu ve ona doğru ilerleyemiyordum. Kız yüzünü hafifçe bana doğru döndüğünde kendi suratımı gördüm. O bendim. Ama o beni görmüyordu. Neden iki ayrı yerdeydim?
Kız tekrar yüzünü uçuruma döndü. Başlayan fırtına ve esen rüzgar ona güç verir gibiydi. Öyle ki, esen rüzgar onun etrafında dönerek ufak bir kasırgaya dönmeye başlıyordu. Kız havaya kaldırdığı kollarıyla gökyüzünden aldığı enerjiyi yönlendiriyor, her şimşekte ve her gök gürlemesinde biraz daha iyileşiyordu. Müthiş bir enerjiye sahipti. Sanki tüm dünyayı ayaklarının altına almak istiyor gibiydi. Ve bunu yapacaktı.
Kızın arkasına doğru baktığımda, başka birini gördüm. Her yer sis bulutlarıyla kaplıydı ve yüzü seçilmiyordu. Gördüğüm tek şey, uzun siyah saçları ve kıza doğru bakan bal rengi korkunç gözleriydi. Yüzündeki ifadede memnun olmuş gibiydi. Kadın tek elini havaya kaldırdı. Elinde bir küre vardı.
Siyah ve gri renklerinde, içinde hareket eden bir sıvı olan bir küreydi. Küre ışık saçıyordu. Işık kümesi öylesine parlak ve büyüktü ki, gözlerim kamaşmıştı. Işığın bir kısmı gökyüzüne, diğer kısmı ise doğrudan kıza yönlenmişti.
Kız sırtına doğru hücum eden ışık kümesiyle aniden dikleşti. Canı yanıyor gibiydi ama bu umrunda değildi. Neler döndüğünü anlamıyordum.
Aniden etraf saf bir ışıkla parladı. Gözler birkaç saniye kör edici ışıktan fazlasını göremedi. Ses duyulmadı. Tüm dünya kör ve sağır olmuş gibiydi. Birkaç saniye boyunca ellerimi gözlerime siper ederek tekrar bir şeyler görmeyi bekledim. Devasa ışık kümesi yavaşça azalarak kaybolmaya başladı. Işık tamamen ortadan kalktığında, elinde küre tutan kadın kaybolmuştu.
Uçurumun kenarına dönerek kendimi görmeyi bekledim. Sis bulutu hafifçe dağıldığında aralardan beyaz elbisenin uçuşan eteğini gördüm. Kız yavaşça ortaya çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)
Teen FictionKanayan avuçlarıma baktım. Onun için kendi ruhumdan vazgeçeceksem, kolay bir şeçimdi. Zaten onu ilk gördüğüm andan beri ruhumun her bir parçası ona aitti. Ve onun olmayacağı bir hayatta neler eksik kalırdı, neler yarım yaşanırdı bilmiyordum ama e...