BÖLÜM 21

5.3K 291 365
                                    


"Kendi isteğinle yer misin yoksa polisi mi arayayım?" Dedi Layla sitemle.

Tahminen 15 dakikadır tabağımdaki yemeğe dokunmadan sadece çatalla oynuyordum. Layla karşımda oturmuş ikinci tabağını bitirirken neden iştahım olmadığını bilmiyordum. Sadece son iki gündür gerçekten hiçbir şey yemek istemiyordum.

Dün cumartesi günüydü ve öğlene kadar uyumuştum. Layla zorla yemek yemek için yatağımdan çıkarıp yemekhaneye götürdüğünden beri hiçbir şey yememiştim ve acıkmış da hissetmiyordum. Aniden neden bu kadar iştahsız kaldığımı anlamamıştım.

Dün düello günüydü ve ilk defa düello seyretmiştim. Kimse element düellosu yapmamıştı ama kılıç ve ok düelloları tam bir görsel şölendi. Herkes kullanımında o kadar ustalaşmıştı ki ne zaman onlar gibi kullanabileceğimi merak ediyordum.

Şimdi yemekhanede öğlen yemeğimi yemeye çalışıyordum ama ağzıma attığım her şeyi yutmam on dakikamı falan alıyordu.

Sonunda pes edip çatalımı bıraktım. Hasta değildim ama son iki gündür kendimi yorgun hissediyordum.

"Yemek istemiyorum." Dedim tabağımı biraz ileri iterek.

Layla endişeyle yüzüme baktı.

"Solgun görünüyorsun. Lydia,sorun ne?" Dedi Layla. Omuz siktim.

"Bilmiyorum, sadece yorgunum." Dedim.

Layla sandalyesinden kalktı ve elimi tutup beni de sandalyemden çekerek kaldırdı. Kapıya doğru ilerlerken ileride camın köşesinde duran küçük masadan bana doğru bakan güzel iki kahverengi göz dikkatimi çekti.

Adrian'ı dün düelloda ya da yemekhanede görmemiştim. Uçurum kenarındaki geceden sonra yüzünü ilk görüşümdü.

Layla kolumdan çekiştirirken gözlerimi gözlerinden çekmedim. Ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Belki de bana öylesine yapmadığını anlatan bir işaret göstermesini bekledim ama bakışları tamamen düz ve boştu. Sanki öyle bir gece hiç olmamış gibiydi.

Ne bekliyordun ki dedim kendi kendime. Adrian'dan ne bekleyebilirdim? Zaten herkes ayaklarına kapanmıyor muydu? Beni özel bir amaçla öpmüş olması saçma olurdu.

Adrian Layla beni kapıdan çıkarana kadar gözlerini hiç çekmedi. Sonunda göz temasımız kesildiğinde göz devirdim. O günden beri istemsizce kendimi basit biri gibi hissediyordum.

Yemekhaneden çıktığımızda sormak aklıma geldi.

"Beni nereye sürüklüyorsun?" Dedim Layla'ya.

Layla omzunun üstünden bana bakıp gülümsedi.

"Seni iyileştireceğim."

10 dakika sonra revirde bir sedyenin üzerinde oturuyordum ve bacaklarımı sallandırıyordum. Layla içeride bir şeyler hazırlıyordu.

Ona defalarca hasta olmadığımı söylesem de inandıramamıştım. Muhtemelen bana saçma sapan bir karışım falan içirecekti.

Layla kapıdan içeri elinde metal bir tepsiyle girdiğinde metal tepsinin üstündekileri görmek için başımı uzattım.

Tepsinin üzerinde duran serum ve iğneyle göz göze geldiğimde gözlerimi büyütüp başımı iki yana salladım. İğneden korkardım.

"Ah hayır,hayır. Ben gidiyorum." Dedim sedyeden kalkarak.

Kapıya doğru yöneldiğimde Layla müthiş bir hızla önüme geçti ve kapıyı kapatıp kilitledi.

"Ne? İğneden mi korkuyorsun?" Dedi Layla kaşlarını kaldırarak. Sesinde eğlenir gibi bir ton vardı ama ben hiç eğlenmiyordum.

HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin