BÖLÜM: 17

4.9K 319 101
                                    


Adrian'ın nereye gideceğimize dair üstü oldukça kapalı bir cevap vermesinin ardından yaklaşık 20 dakika geçmişti. Hangi cehenneme gidiyorsak oldukça uzakta olduğunu söyleyebilirdim.

Ya da beni öldürmek için ıssız bir yere götürüyordu. Umarım öyledir dedim içimden. Bir daha suratını görmek zorunda kalmazdım.

Tek kelime bile konuşmamıştı. Zaten ben de konuşmasını beklememiştim ama beni resmen zorla arabaya bindirmişti ve nereye olduğunu bilmediğim bir yere götürüyordu. Yani bir açıklama yapmaya mecburdu. Arada ona yandan kaçamak bakışlar atıyordum. Suratı ifadesizdi ve dudakları düz bir çizgi şeklindeydi.

Yüz kemikleri yandan daha da belirgindi. Her şeyiyle mükemmeldi. Fiziksel olarak.

Araba yavaşladığında gözlerimi zor da olsa yüzünden ayırıp önüme baktım.

Önümde yaklaşık 4-5 metre yüksekliğinde demir çitler vardı. Araba tam çitlerin önünde durduğunda boş bir şekilde çitlere baktım. Arka tarafı tamamen karanlıktı ve hiçbir şey görünmüyordu. Zaten arka tarafına geçiş de yok gibiydi.

Demek çitleri izlemeye geldik. Ne büyük eğlence diye geçirdim içimden.

Düşüncelerimi okumuş gibi aniden bana döndü.

"Üstündeki şeyler buraya hiç uygun değil. Çıplak girsen daha az dikkat çekersin."

Ona boş bir bakış attım.

"Sanırım haklısın. Mini bir elbise ve topuklu ayakkabılar çitleri izlemek için hiç uygun değil."

Adrian yapmacık bir gülümsemeyle karşılık verdi. Arabanın kapısını açtı ve indi. Ne yapmam gerektiğini bilmediğim için ben oturmaya devam ettim.

İnmediğimi görünce kafasını kendi indiği taraftan eğdi ve bana baktı.

"Bu sefer de koltukla birlikte mi taşınmak istiyorsun?"

Ona ters bir bakış atıp kollarımı önümde birleştirdim. Çocukluk etmek istemiyordum ama bilmediğim bir yerde ona katılmayacaktım. Sonuçta arabadan indiğim an beni toprağın içine falan çekebilirdi değil mi?

"Beni öldürmeyeceğine nasıl emin olabilirim? Sonuçta toprağa bastığım her an tehlikedeyim."

Yüzünde bir anlığına bir gülümseme oluşsa da o kadar kısa sürede yok oldu ki hayal görmediğime emin olamadım.

"İstersem seni arabayla birlikte de toprağa çekebilirim. Hatta sen gece uyurken Saray'la birlikte bile yapabilirim. Ama yapmayacağım."

Cevap vermediğimi görünce tekrar konuştu.

"Hadi,in."

Tek çaremin inmek olduğunu farkedip kapıyı ağır hareketlerle açtım. Yere basmadan önce zemindeki toprağı kontrol etme hissime karşı koyamayarak yere baktım. Tuhaf görünmüyordu.

Arabadan inip kapısını sertçe kapattım. Her hareketimde ona karşı olan tepkimi hissetsin istiyordum. Ama onun pek umrunda gibi değildi.

"Harika, ne kadar güzel çitler. Artık gidebilir miyiz?" Dedim.

Adrian beni umursamadan yürümeye başladı. Sanırım onu takip etmeliydim. Gecenin bir an önce bitmesini istediğim için artık zorluk çıkarmamaya karar verdim. Ne kadar az zorluk çıkarırsam şehre o kadar hızlı dönerdik.

Peşinden yürümeye başladım. Adrian ucunu göremediğim kadar uzanan çitlerin yanından yürürken ben arkasında hala buraya neden geldiğimizi çözmeye çalışıyordum.

HAVANIN SINIRI: İÇİMDEKİ GÜÇ (YENİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin