0 | Batman ve Robin

1.5K 73 227
                                    


     Soğuk ama bir o kadar da doğal güzellikleri bulunan İskandinavya ülkesi Norveç'ten ayrılmak ve klasik bir Amerika şehrine gelmek için gerçekten deli olmak gerekirdi. Deli, çılgın ya da serseri... İki genç adamı tanımlayabilecek onlarca kelime vardı. Ailelerine bile haber vermeden, sırf çılgınlık peşine düşmek için kalkıp New York'a uçmak, kesinlikle onların yapacağı bir işti.

     Aslına bakarsanız, bu çılgınlıklar fazla "çılgın" idi. Artık yirmi dört yaşına basmış ve üniversitede bile başına sürekli bela alan genç adam Silas, babasının izinden gitmeye karar vereli çok oluyordu. Lisedeki sigara içen, uyuşturucuya merak saran ve birçok genç kızı peşinden koşturan genç Silas, tam anlamıyla babasının oğluydu. Fakat aklı biraz başına geldiğinde, bu serseri liseli genç hallerinden birkaç tık öteye giderek babasının aynısı olmadan geri kalmamıştı. Çoğu zaman para için dövüşür, uyuşturucu için birilerini döver ve bunlardan kalan zamanlarda araştırdığı fuhuş örgütlerini veya çocuk kaçıran örgütleri çökertmeye çalışırdı.

     Babası ile arasındaki tek fark, gözlerinin mavi olması dışında, elbette Silas'ın yüzlerce kişiyi öldürmemesi ve aranan bir katil olmamasıydı. Yine de, babasının bir zamanlar terör estirdiği New York'a giderek oradaki suç oranınına katkıda bulunmak veya oranı azaltmak için uzun zamandır bekliyordu.

     Ah, tabii ki de Batman'in bir de Robin'i vardı.

    Seri katillik zamanlarını çoktan geride bırakmış ve Norveç'te refah bir hayat süren Profesör Marius Nathaniel Larsen'in oğlu Nils Dorcas Larsen, babasının bir zamanlar arkadaşı olan genç adamın oğluyla çocukluğundan beri arkadaştı. Silas'ın serseri tavırlarına karşın Nils ise babasına benzeyen gözleri ile tatlı bir gençten ibaretti. Ancak babasını bile az kalsın alt edecek olan karanlık, çok geçmeden Nils'i de sarmaya başlamıştı. Tabii buna genç Nils'in etkilenmekten bir türlü vazgeçemediği Silas'ın da etkisi kaçınılmazdı.

     Bu iki genç, Silas'ın New York'a gitme ısrarları ve gizlice iki uçak bileti almasının ardından ailelerine küçük bir tatile gideceklerini söylemeleriyle nihayet kendilerini New York'ta birkaç suç çetesinin peşinden koşarken bulduklarında, kendilerini neye bulaştırdıklarından habersizdi...

△ ▼ △

     "Burada sahte kimliklerimizi kullanabiliriz bence."

     New York'un kalabalık caddelerinde yürümekteydiler. Silas, bu şehrin serinliğinin Oslo'nun soğuğu karşısında bir hiç olduğunu düşünürken Nils'in cümlesi üzerine ona baktı. Elleri ceplerinde, omuz silkti. "Nils, biz Norveç vatandaşıyız. Elbette sahte kimliklerimizi kullanacağız çünkü dostum, Amerika'dayız."

     "Pekâlâ..."

     Şubat ayının soğuğunu umursamayan Nils ise ellerini hiç de babasına benzemeyen sarı saçlarından geçirdi. Derin bir nefesi soğuk havaya verdiğinde çıkan buharı izledi. Hızlı adımlarla yürüyor olsalar bile yanındaki genç adama şöyle bir baktı ve gözlerini devirdi. Silas'ın çoğu zaman onu görmezden gelmesi ve içlerinde salak olan Nils'miş gibi davranması, yirmi iki yaşındaki gencin sinirini bozmuyor değildi. Aralarında sadece iki yaş vardı, Tanrı aşkına!

     "Ne yapacağız şimdi, Batman?" diye sordu, caddeden köşeyi dönüp bir kahve dükkanının sırasına daldıklarında.

     Sıranın uzunluğunu ölçüp kaç dakikada kahvelerini ellerine alacaklarını düşünen Silas, yanındaki sarışın gence döndü. "Öncelikle, Robin, takma isimlerimizi değiştirmeliyiz. Gerçekten çocukça olduğunu düşünüyorum."

Puslu Yolların ŞeytanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin