17 | Kayıp

272 28 229
                                    

     Etrafındaki sesleri tanımlamakta ve duymakta zorlanan genç adamın gözyaşları yanağından süzülüp üzerindeki tişörte damlıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Etrafındaki sesleri tanımlamakta ve duymakta zorlanan genç adamın gözyaşları yanağından süzülüp üzerindeki tişörte damlıyordu. Sarsılan bedeniyle dengesini kaybedip zemine yığıldı. Geldikleri eski klinikte bir doktorun Nils'i ameliyat odasına taşımasının ardından Silas koşarak onun arkasından gitmeye çalışmış fakat Felix tarafından durdurulmuştu. Bunun üzerinden ise tam olarak yarım saat geçmişti.

     Kliniğin beyaz zeminine çökmüş olan bedenini kaldırmadan orada öylece kaldı ve başını dizlerine gömerek ağlamaya devam etti. Ameliyat odasının kapısının açılmasının sesini duyduğunda kendini toparlayarak ayağa kalktı, gözyaşlarından dolayı net bir şekilde göremediği kadın doktora doğru ilerledi. Onun yakasına yapışıp "Ona ne oldu?" diye bağırmaya yeltendiğinde Felix tarafından durduruldu yine.

     "Çok kan kaybetti." dediğini duydu kadının. Kulakları uğulduyordu, görüşü net değildi ve canı yanıyordu. "B+ kana ihtiyacımız var." Kadının sesi Silas'ın kulaklarına ulaştığında gözleri kocaman açıldı.

     Tabii ya, Nils'in kan grubu ile aynı kan grubuna sahip değildi. Lanet olsun!

     Doktorun ve Felix'in gözleri Silas'a çevrildiği sırada hiç beklenmedik bir şekilde Harry atıldı. "Benim kan grubum!" Kıvırcık saçlı genç adam üzerindeki hırkayı çıkarıp doktorun yönlendirmesiyle ameliyat odasına ilerlerken kimse ondan bunu beklemiyordu. Silas büyük bir şok içerisinde onu izliyor, gözyaşlarının artık akmadığını bile fark etmiyordu. Felix de Harry'yi onaylar gibi başını sallamıştı.

     Kapanan otomatik kapının arkasından umutsuzca koşan Silas'ın önünde kocaman bir beden belirdi. Silas ise onu geçmek istedi fakat Felix güçlü kollarıyla onu durdurdu. Felix'in bedenine çarpan bedenine direnemedi genç adam, yumruklarını ona savurmak ve sinirinden ona vurmak istese de güçsüzdü. Barmenin kolları arasına girdi.

     Hıçkırıklarını da serbest bırakarak, Nils'ten başka birinin göğsünde ağlıyordu. Annesinin yanında bile nadiren ağlayan genç adamın kırılgan hallerini gösterdiği tek kişi Nils'ti. Sadece Nils'in yanında ağlar, onun kendisini sakinleştirmesine izin verir, onun göğsüne veya omzuna yaslanırdı. Sakinleşmek için ise onun saçlarını karıştırır, o gülümserse Silas da gülümserdi. Ağlarken bile gülümseyebilirdi Nils yanındayken.

     Şimdi, tam şu anda, yanında o yoktu. Hayatını adayabileceği genç adam içeride yaşam savaşı veriyordu ve Silas bu konuda hiçbir şey yapamıyordu. Birbirlerini tanıdıkları on altı yıl içerisinde yalnızca bir kez bu durumda bulunmuşlardı, o da Nils'in çocukken geçirdiği hastalıkların en kötüsü olduğu zamandı. Günlerce hastanede kalmışlardı. Silas da o zamanlar küçüktü ve bu durumdan hiçbir şey anlamıyordu; anladığı tek şey, en yakın arkadaşının kötü bir durumla mücadele ettiğiydi.

     "İyi olacak..." diye mırıldandı Felix, genç adamın sırtını sıvazlarken.

     Silas başını sallayarak onu reddetti. Hiç kimsenin tesellisine ihtiyacı yoktu. Başını Felix'in göğsünden kaldırdı, bedenini de onun bedeninden ayırarak geri geri yürüdü. O sırada havada kalmış elleri titriyordu ve Felix bunu fark etmişti. Genç adamın ellerinin kurumuş kanla kaplı olduğunu, bu kan lekelerinin arasında da hafif morarmaların olduğunu gördü. Silas'ın elleri, tıpkı kan içinde kalan tişörtünün altındaki gövdesi gibi zarar görmüş, ezilmişti.

Puslu Yolların ŞeytanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin