Sarışın genç adamın üzerine sıktığı parfümün kokusu burnunun direğini sızlattığında burnunu kırıştırdı Silas. Nils'in yatağında oturuyor ve arkadaşının bir randevu için hazırlanmasını izliyordu. Nils ona Elise ile beraber kahvaltıya gideceğini söylediğinde Silas bunu beklememişti; kalbinin kırıldığını sesli olarak itiraf edemezdi, sadece gülümsemişti.
"Parfümü üzerine boşaltsaydın," diye homurdandı, elini havada sallayıp parfümün kokusunu dağıtmaya çalışırken. "Bu kadarı az oldu. Kızın seni koklaması önemli sonuçta."
Nils gözlerini devirdi fakat birkaç saniye sonra güldü, Silas'ın omzuna vurdu. "Randevularda dış görünüş önemli. Bunu bana sen öğretmiştin." Kollarını havaya kaldırdı ve etrafında döndü. "Ee, nasıl görünüyorum?"
Silas karşısındaki genç adamı baştan aşağı süzdü. Gözleriyle uyumlu, gövdesine yapışan mavi bir kazak ile ince bacaklarını gösteren siyah kot pantolon giymişti. Siyah botlarını giymek üzere dışarıda bekletiyordu ve üzerine o an geçirdiği lacivert kabanı da son zamanlarda giydikleri deri ceketlerden farklı olduğu için ilginç duruyordu. Saçları artık eskisi kadar sarı değildi, kahve halini geri almaya başlıyordu ve bu Silas'ın hoşuna gidiyordu.
Ona bakarken gülümsemeden edemedi. Ondan hoşlandığını kabul etmişken onun yakışıklı olmadığını nasıl iddia edebilirdi ki?
"Yakışıklısın," diyerek omuz silkti pot kırmamak adına. Ayağa kalktı ve Nils'in saçlarını düzeltti. "Saçlarını biraz havaya kaldırıp dikersen daha hoş görünüyorsun. Böylece..." Silas duraksayarak yutkundu ve ellerini çekti. Gözlerini genç adamın gözlerine dikerek güldü. "Beyaz yüzün ve mavi gözlerin daha çok açığa çıkıyor."
Silas'ın bu hareketiyle Nils başını eğdi utanmış gibi, bir teşekkür mırıldanarak geri çekildi. Randevuya geç kalmaması için çıkması gerekiyordu. Odanın kapısına doğru ilerlediği sırada Silas ona seslendi. Nils dönüp ona baktığında Silas endişeyle sordu: "Daha iyi misin? Ateşin düşmüş."
"İyiyim," diye cevapladı Nils, gülümsedi. "Çok daha iyiyim. Beni iyileştirdin."
İyisin tabii. Randevuya çıkacak diye ne kadar mutlu, şerefsiz. Hemen iyileşti.
Düşündüklerinin aksine "Sevindim," diye mırıldandı Silas gülümseyerek. "Dikkat et."
İkisi beraber aceleyle aşağı indiler. Nils araba anahtarlarını alıp botlarını giyerken Silas onu izliyordu. Arabayı almasına başıyla onay verdi çünkü Nils izin istercesine anahtarları sallamıştı. Silas onun yüzündeki aptal sırıtışı gördükçe sinirlenmek istiyor fakat bu isteğine engel olmaya çalışıyordu. Bir kez daha tartışamazlardı, buna ikisinin de gücü yoktu. En iyisi genç adamın randevuya çıkmasına ve mutlu olmasına izin vermekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puslu Yolların Şeytanları
Mystery / Thrillerİki genç adamın yürüdükleri puslu yolların altına gizlenen şeytanlar var. Bu şeytanlar, onların duygularını ve zihinlerini alt etmek için uzun zamandır bekliyor. *** Silas Lawrence'ın ve Nils Larsen'in hayatları, babalarına ait olan geçmişlerin peşi...