Sanki hayatının en uzun uykusunu uyuyormuş gibi aralıksız uyuyan genç adamın adeta huzurla kaplanmış bedenine attığı kısa bir bakışın ardından onu uyandırmaya karar verdi Nils. Uyandırmak istemezdi ama Silas sabahtan beri uyuyordu ve Nils bu süreçte fazlasıyla sıkılmıştı. Silas olmadan biraz kafa dinleyebiliyor olsa da, onun yokluğu sinir bozucuydu. Ona öylesine alışmıştı ki, gerçekten hayatının geri kalanında Silas olmadan bir günü bile mutlu geçiremezdi.
Silas'ın yattığı yatağın ucuna doğru ilerledi. Bir dizini yatağa yaslayarak yatağa uzanırmış gibi yaptı ve Silas'ın bedenine doğru eğildi. Yorganın üzerinde kalan koluna dokunurken yavaşça ismini mırıldandı: "Silas, uyan."
Yatağında yatmış, kolları yorganın dışında kalan genç adam huzursuzlanarak kıpırdandı ve kolunu yastığın altına soktu. "Hmm." diye bir mırıltı çıktı ağzından, Nils onu dürtmeye devam ettiğinde. Uyumak istiyordu.
Nils iç geçirdi ve geri çekildi. Bacaklarını toplayıp yatakta oturdu. "Silas uyanmalısın. Lütfen. Çok sıkıldım." Ses tonu alçalarak bir mırıltıya döndüğünde oflamıştı. Bunun üzerine Silas gözlerini açtı, kırpıştırarak Nils'in bembeyaz suratına baktı anlamsızca. Nils onun uyandığını gördüğünde sevinçle yerinde zıpladı. "Uyandın!" Uzanıp ona doğru eğilecekti ki ne yapacağını bilmediği —onu öpeceğinden mi yoksa sadece saçlarını mı karıştıracağından emin olmadığı— için tekrar geri çekildi. "Günaydın." dedi sadece.
"Saat kaç oldu?" diye sordu Silas. Anlamsızca bakmaya devam ederken yatakta doğruldu, gözlerini kırpıştırdı tekrar. Gerçekten gereğinden fazla bir süredir uyuduğunu hissediyordu. Bedeninde büyük bir ağırlık vardı.
"4'ü 10 geçiyor." diyerek cevapladı Nils, cebinden çıkardığı telefona bakıp. Dudağını ısırdı. "Akşam 4." Silas gözlerini kocaman açıp ona baktığında ne diyeceğini bilememişti.
"Gerçekten o kadar uyudum mu? Tanrım!"
"Fazla huzurlu bir şekilde sekiz saattir aralıksız uyuyordun, Silas. Sanırım kâbus da görmedin."
Silas yorganı üzerinden atıp ayağa kalkarken parmaklarını saçlarından geçirdi. Evet, kâbus görmemişti ve aralıksız uyumuştu; hem de sabahtan beri! Sabaha karşı Nils ile konuşup ona her şeyi anlattıktan sonra uyumamakta diretmişti ama Nils onun yorgun olduğunu ve uyuması gerektiğini söylemişti. Silas da sabahın 8'inde nereden geldiğini anlamadığı bir huzurla yatağına yatmış ve uykuya dalmıştı. Bir kez daha bu kadar derin bir uyku çekeceğini tahmin etmemişti—gece Nils yanındayken uyuduğu zamandan sonra özellikle.
"Kendini nasıl hissediyorsun? Yaraların nasıl oldu?" Nils de yataktan kalkarak Silas'ın arkasından banyoya doğru ilerlemeye başladı. Onun yanına vardığında elini onun göğsüne doğru uzattı. Kazağını kaldırıp yaralarına bakmak istiyordu ama içindeki bir güç onu engelledi—aslında bu güç daha çok dışarıdan bir güçtü, Silas ona doğru dönmüş ve kaşlarını çatarak ne yaptığını sorgular gibi bakmıştı. Nils dudağını ısırarak Silas'ın göğsündeki yaraları işaret edercesine gözlerini oraya dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puslu Yolların Şeytanları
Mystery / Thrillerİki genç adamın yürüdükleri puslu yolların altına gizlenen şeytanlar var. Bu şeytanlar, onların duygularını ve zihinlerini alt etmek için uzun zamandır bekliyor. *** Silas Lawrence'ın ve Nils Larsen'in hayatları, babalarına ait olan geçmişlerin peşi...