Uyurum. Çizim yaparım. Televizyon izlerim.
Nils'e bunları yapacağını söylemişti. Yapabiliyor muydu? Hayır.
Nils gittikten sonra kendisine bir kahvaltı hazırladı. Beynini meşgul tutacak birkaç düşünce eşliğinde yerken yediğinin bile farkında değildi. Masayı toplaması, bardağı ve tabağı yıkayıp yerine koyması çoğu zaman olduğu gibi bir refleksti. Bir şeyleri düşünürken ne yaptığının farkında olmuyor, genelde refleks olarak yapıyordu. Ellerini ve yüzünü yıkayıp salondaki masaya oturana kadar bu böyle devam etti.
Masanın üzerinde çizim defterini ve not defterini buldu. Defterlerin yanında bir de kalem vardı. Silas kalemi alarak iki deftere de baktı. Ne yapmalıydı? Çizim defterine gitti eli, onu kucağına çekip sandalyeye yaslandı ve defteri açıp sayfaları karıştırmaya başladı.
Rastgele bina çizimleri, ofisinin nasıl olacağını düşündüğü zamanlardan kalma bir çizim —hiçbir zaman bitirememişti bu çizimi—, Nils'in bebeksi yüzünün karakalem çalışması, babasının sert bakışlarının karakalemle çizilmiş hâli...
Son iki sayfayı bir ileri bir geri alarak sayfalara göz attı. Bir babasına bir Nils'e baktı. İkisinin yüz hatları birbirlerinden o kadar bağımsızdı ki, Silas birisine karşı beslediği nefreti diğerine karşı hissettiği sevgi ile karşılaştırırken buldu kendisini. Babasından ne kadar çok nefret ediyor, ona ne kadar çok benziyordu? Nils'i ne kadar seviyordu?
Sol elinin parmakları ritim tutmaya başladı masanın üzerinde. Sağ elinin parmakları ise hâlâ sayfaları bir ileri bir geri oynatıyordu, sanki iki yüzü birbirine oturtmak ve yüzleri birleştirmek istiyormuş gibi...
Derin bir nefes verip sayfaları çevirmeyi bıraktı. Defteri karıştırmak için kalemi bıraktığının farkında değildi; kalemi tekrar eline aldı ve defterde yeni bir sayfa açtı. Ne çizmeliydi? Seçenekler dardı aslında. Binlerce şeyi düşünen zihninde bir seçim yapmaya çalıştı ne çizeceğine dair. Nils'in şu an ne yaptığı hakkındaki düşüncesi, diğer düşünceleri geçtiğinde Silas onu çizmeye karar verdi. Onlarca resmi vardı onu çizdiği, yine de onu çizecekti işte. Ondan başka kimi vardı ki?
Babası da bu kadar fazla düşünüyor muydu?
"Düşüncelerinden dolayı uyuyamadığın oluyor, değil mi?" Arkasından gelen sese karşılık vermedi. Ses, güldü. "Benim de." Ses öyle yoğundu ki, ait olduğu kişinin nefesini boynunda hisseder gibi oluyordu. "Soruna cevap aldın sanırım."
Silas sesi ve arkasında hissettiği bedeni görmezden geldi. Bugün onu ne kadar rahatsız ederse etsin onu görmezden gelmeyi başaracaktı. Belki de artık ondan kurtulurdu.
Kalemi sayfada gezdirip Nils'in yüz hatlarını oluştururken babasının kafasını salladığını hissetti. Dudaklarından dökülen cıklama sesi, Silas'ın sinirini bozmaya başlasa da bunu belli etmedi. Sakin bir şekilde devam etti çizimine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puslu Yolların Şeytanları
Mystery / Thrillerİki genç adamın yürüdükleri puslu yolların altına gizlenen şeytanlar var. Bu şeytanlar, onların duygularını ve zihinlerini alt etmek için uzun zamandır bekliyor. *** Silas Lawrence'ın ve Nils Larsen'in hayatları, babalarına ait olan geçmişlerin peşi...