Araba yolculukları hep sessiz sayılırdı. Silas araba kullanırken fazla konuşmayı sevmezdi, Nils de bu yüzden çenesini kapatır ve pencereden dışarı bakarak etrafı izlerdi. Bazı zamanlar Silas araba ile ilgilenirken veya benzin alırken Nils de marketten ona kahve alır, Silas araba kullanırken Nils kahveyi kucağında tutar ve arada sırada ona vererek içmesini sağlardı. Aslında aralarındaki ilişki tam olarak bir ebeveyn ve çocuk ilişkisiydi fakat roller sürekli değişiyordu. Kimin anne veya baba, kimin çocuk olduğunu çoğu zaman anlamaz veya takip edemezdiniz.
İşin ilginç yanı, bu ilişkinin artık bir tık daha üste giderek arkadaşlıktan çıkma evresinde olmasıydı. Birlikte büyümüş olsalar da bu iki genç adamın yirmili yaşları aslında birbirlerinden etkilenmeleri ve bunları açıklayamamaları ile geçiyordu. New York ise onlar için bir fırsattı. Yine de, babaları gibi inatçı oldukları için ikisi de hisleri ve hislerini kabul etme konusunda kabiliyetsizdiler.
Bu kez araba yolculuğu fazla sessiz geçmemişti. Nils gittikleri rota hakkında sorular sormuş ve Silas büyük bir ciddilikle cevaplamıştı. Babasının eskiden sahip olduğu şeyleri araştırıp rotaları tablete yüklemişti ve arada sırada gittikleri yolu kontrol ediyordu. Nils araştırma sürecine dahil olmadığı için soru sorup duruyordu.
Lüks bir evin on-on beş metre gerisinde durduklarında Nils ön cama doğru eğilip eve şöyle bir baktı. "Burası olduğuna emin misin?" diye sordu ve tepkisini ölçmek için Silas'a döndü.
"Evet."
Silas her zamanki gibi ciddi ve kesindi. Bulunduğu koltuğun camından gözlerini dikip eve birkaç saniye baktıktan sonra anahtarı çıkardı ve kapıyı açarak arabadan indi. Anahtarı cebine attı, arabanın ön tarafına doğru ilerledi, kaputu açtı. Nils de arabadan indi ve Silas'ın arabayı bozmak için ön kaputta bir şeyleri çıkardığını gördü. İç geçirerek onu izledi.
"Arabam bozuldu yolda kaldım numarası mı? Bu numara eskimedi mi dostum?"
"Ah, öyle mi?" Silas çıkardığı bir parçayı elinde tutup başını kaldırdı ve çoğu zaman takındığı ciddiyetin aksine alaycı bir gülümseme bahşetti karşısındaki gence. "Ben duştayken 'yanlışlıkla kalakaldım çünkü oradan geçiyordum' ya da 'kapı açıktı pardon' numarası yapmak ve beni izlemek de pek yeni bir numara sayılmaz."
Havanın soğukluğuna tezat olarak giydikleri tişört ve deri ceket kombini nedeniyle mi yoksa Silas'ın sözlerinin etkisiyle mi karar veremeyen Nils titremişti, gözlerini kocaman açarak karşılık verdi. Silas'ı duştan çıktığında yakalamış olması onun için çok büyük bir etkiydi fakat Silas'ın bunu fark ettiğini bilmiyordu. O anki tepkisini hemen toparlayıp olayı kahveye bağlaması bile büyük bir kaçıştı Nils için.
"Yalnız ben öyle bir şey demedim," diyerek karşı çıktı sarışın genç, kaşlarını çattı. "Sadece kahveden bahsettim."
Elindeki parçayı fırlatıp atarcasına salladı ve kaputu sertçe kapatarak elini beline koydu Silas. "Demene gerek yoktu. Bakışlarından belli oluyordu." Yüzündeki gülümseme silinirken elindeki parçayı arabanın içine fırlattı. Şok içinde kalmış ve ne diyeceğini bilemeyen Nils'e gözlerini devirdi. "Ben kapıyı çalacağım ve durumu anlatacağım. Geliyorsan gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puslu Yolların Şeytanları
Mystery / Thrillerİki genç adamın yürüdükleri puslu yolların altına gizlenen şeytanlar var. Bu şeytanlar, onların duygularını ve zihinlerini alt etmek için uzun zamandır bekliyor. *** Silas Lawrence'ın ve Nils Larsen'in hayatları, babalarına ait olan geçmişlerin peşi...