Telefonuma gelen mesajları bir daha okudum. Geçen hafta cuma günü, pazartesi gideriz demişti. Pazartesi günü, çarşamba gidelim demişti. Yine gelmemişti. Cuma da gelmeyecekti.
Böyle davranmasından nefret ediyordum. Bu kadar soğukkanlı olmasından, kalbimi kırdığını bilmeden-ya da umursamadan-konuşmasından ve davranmasından nefret ediyordum.
Üçüncü boş kahve bardağımı masaya bıraktım. Bir süre gözlerimi koyu yeşil renkteki kupanın üstünde tuttum. Ardından başımı kaldırdım ve insanlara yaklaşıp siparişlerini alan Jaehyun hyung'a birkaç saniye baktım. Arkasını dönüp benimle göz göze geldiğinde bana büyük bir gülüş sundu. Karşılık olarak gülümsemeye çalıştım, yapamadım. Sorun etmedi, kötü hissettiğimi biliyordu.
Sesli gök gürültüsü dikkatimi çektiğinde, bakışlarımı dışarıya yönelttim. Deli gibi yağmur yağıyordu. Kısa zamanda dinecek gibi de değildi. Umurumda değildi, nasıl olsa her gün burada kafe kapanana kadar oturuyordum. Beni bir tarafına bile takmayan babamın bu sefer umursayacağını sanmıyordum.
Dokuzuncu sınıfın başlarıydı, herkesin sınıf arkadaşlarına alışıp takılacak birilerini bulmaya çalıştığı zamanlar. Eski arkadaşlarım ile aynı liseye düşmediğimiz için kimseyi tanımıyordum ve sınıfta yalnız oturuyordum. Onun etrafında da kimse yoktu. Soğuk bir hava etrafını sarmıştı, arka sıralarda oturuyor ve telefonunda bir şeylere bakıyordu. Açıkçası o gün onu hiç sevmemiş, ergenliğe yeni giren aptal biri nasıl davranırsa öyle davrandığını düşünmüştüm.
Birkaç hafta sonra sınıftakilerin ödev, sınav ya da başka bir konu hakkında birbirinden bilgi edinmesinin yararlı olacağı düşünüldüğü için bir mesajlaşma grubu kurulmuştu. Herkes 'Liseye geçtim' davranışları arasında olan bir şey yaparak ödevler ve diğer her şey hakkında umursamazken, sınıftakiler benim derslerimin ne kadar iyi olduğunu fark etmişti ve her halt bana sorulmaya başlamıştı. Soranların arasında o da vardı. Bir süre sonra grup dedikodu alanına döndüğünde gruba değil, bana mesaj atmaya başlamıştı. Arada sırada farklı şeyler konuştuğumuz da oluyordu. Bana karşı hiçbir zaman aşırı samimi bir tutumu olmamıştı, ancak zaman geçtikçe ona kapılmıştım ve buna engel olamamıştım.
O yıldan beri, on birinci sınıfa kadar ilişkimiz böyle devam etmişti. Bana mesaj atıp ödev soruyor, yanıma oturarak sınavlarda kopya verip projelerine yardım etmemi istiyor ve arada sırada, benimle birkaç cümlelik diyaloglar kuruyordu.
İki yıl önce umursamazdı, şimdi de öyle. Kalbimi kırıyordu, şimdi de kırıyor.
Gözlerimin yaşardığını hissetmemle, Jaehyun hyung'ın önlüğünü hızla çıkartarak karşıma oturması bir oldu. "Huh, uzun bir gündü."
Bir şey söylemedim. Sadece belirsiz birkaç şey mırıldandım.
"Yine mi gelmedi?" diye sordu, masaya eğildiğinde. Mutluluktan uzak bir gülümseme sundum ona. Yeterli olmuş gibiydi.
"O götleği bu kafede gördüğüm bir seferde, umarım elimde içecek dolu bir tepsi olur ve hepsini üstüne dökebilirim."
Jaehyun hyung ile bir süre konuştuk. Aslında, oldukça uzun bir süre konuştuk. Beni sohbet sırasında birkaç kere güldürmüş olsa da, dışarı bakıp havanın çoktan karardığını ve hala yağmur yağdığını fark ettiğimde hala mutsuzdum.
"Hyung, gitmem gerekiyor." Ayaklanıp okul çantamı omzuma takarken konuyu bölüp konuştum. Başıyla onayladı ve o da kalktı. İçtiğim üç kahvenin parasını itiraz etmesine rağmen masanın üstüne bıraktım ve ona sarılıp vedalaşarak kafenin çıkışına ilerledim.
Hızlı adımlarım kapıya iyice yaklaştığında, bakışlarım yerdeydi. Durmamı sağlayan şey ise benim çarparak sendelememi sağlayan bedendi. Başımı kaldırarak karşımdaki kişiye baktığımda dilimin düğümlendiğini, kalp atışlarımın hızlandığını hissettim.
Ancak ifadesiz bir şekilde ona bir an baktıktan sonra yanından geçerek çıkmaya yeltendiğimde, beni durdurdu. "Gelemediğim için üzgü-"
"Gitmem gerek Jeno. Yarın okulda çalışırız." Kolumu ondan çektim ve karanlık sokağa adım attım.
Sonra da, havanın karanlık ve yağmurlu olması nedeniyle beni görecek kişileri dert etmeden gözyaşlarımın yüzümden akıp giden yağmur damlalarına karışmasına izin verdim.
bu hikayeden bir beklentim yok-sizin de olmasın axeidmld-ama aklıma aniden gelmişti ve yazmazsam içime dert olacağını da biliyordum. açıklamak istedim, iyi geceler.