Yaşanan her şeyden sonra neredeyse iki hafta geçmişti. Haechan ve Mark'ın arası nedense tuhaftı, Renjun ile Lucas bana göre sevgiliydi ama Renjun'e göre değildi; ben ise geçtiğimiz günlerde hiçbir şey yaşamamıştım.
Jeno'nun beni öptüğü an hala kafamın içinde dönüp duruyordu ve bunu düşündüğüm her seferde sırıtmaya başlıyor olabilirdim. Ama bu, artık koca bir evde hayatımın sonuna kadar babam olmadan tek başıma yaşayacağım gerçeğini değiştirmiyordu. Ve ben, babamın hiçbir zaman hayatıma bir katkısı olmasa bile ölümü konusunda karamsar bir ruh haline bürünmeden edemiyordum.
Geçen haftadan beri Jeno birkaç ders notu istemek dışında adam akıllı bir mesaj atmamıştı ve beni öptüğü için pişman olduğuna emindim. Her ne kadar eskisine göre daha samimi davranıyor olsa da benden hoşlanacağı falan yoktu.
O gün sadece bana üzüldüğü için öyle davranmıştı.
Yattığım yerde dönerek boş tavanıma baktım ve ellerimle yüzümü kapatarak ofladım. Ardından telefonumdaki şarkılar arasında kötü hissettiğim zaman dinlediklerimden bir tanesini açtım.
Kendi kendime hala bu kötülüğü yaptığıma inanamıyordum. Üç yıldır Jeno'yu bıkmadan, usanmadan sevmiştim ama o bunu göremeyecek kadar kördü.
Bazen bana bu kadar hüzün verdiği için ondan nefret ediyordum. Ama yüzü gözlerimin önüne geldiği anda hissettiğim tüm nefret gidiyor, yerini sevgi dolu bir mayışmaya bırakıyordu. Bundan da ayrıca nefret ediyordum.
Belki de onu kafamdan ve kalbimin odacıklarından tamamen atmalı, beni gerçekten sevecek birini bulmalıydım. Renjun ve Haechan da bunu tavsiye ediyordu-özellikle Renjun-ama Jeno artık tamamıyla içime yerleşmişti. Onu unutma fikri bile bana acı veriyordu.
Hoş, onu sevmek daha da acı vericiydi ve ben bu işkenceyi devam ettirmeye alışmış gibiydim sanki.
Onunla çok hoş hayallerim vardı. Mesela sevgili olup, aynı üniversiteye gidebilir ve aynı evde yaşayabilirdik. Belki evimize bir köpek alır, her akşam beraber gezmeye çıkardık. Ya da okulu bitirip beraber seyahat ederdik. Kanada'ya, oradan İngiltere, İtalya, Kolombiya ve Norveç'e giderdik. Gittiğimiz yerlerde fotoğraf çekinir, sonra bütün fotoğrafları bastırıp bir albüm oluşturur ve gelecekte bakardık.
Bütün bunlar düşünmesi hoş şeylerdi tabii. Gerçekleşmeleri daha da iyi olurdu ama lanet bir şekilde emin olarak biliyordum ki şimdi olduğumuzdan daha ileriye gitmeyecektik.
Zaten seneye son sınıftık, ben ona yine ders çalıştıracaktım, o üniversiteye gidince adımı bile hatırlamayacaktı ama ben onu hiçbir zaman unutmayıp hayatımın yarısını mutsuz ve depresif bir salak olarak geçirecektim.
Daha fazla Jeno hakkında düşünmemin şu anda iyice zayıf olan bünyeme iyi gelmeyeceğini bildiğim için yataktan doğruldum. Kapüşonumu indirip kafamı kaşıyarak sanki yeterince dağınık değilmiş gibi saçımı biraz daha dağıttım.