treinta y ocho*

2.4K 99 229
                                    

Bir sonraki sabahın yedisiydi. Mark, geç uyumuş olmasına rağmen anlamsızca uyanıktı. Hiçbir zaman fazla uykuya ihtiyaç duyan biri olmamıştı, ancak dün gece neredeyse ikiye kadar iki çocukla uğraştıktan sonra biraz daha fazla uyuyabilmeyi isterdi.

Esneyip ellerinden biriyle gözlerini ovuşturdu ve bir süre tavana baktıktan sonra soluna döndü. Yüzünün yaklaşık yirmi santim ötesinde olan manzara ise aniden derin bir nefes alma ihtiyacı duymasına neden oldu.

Mark kalbinin teklediğini hissederek titrek bir nefesi ciğerlerine çekti. Dışarıda tam anlamıyla aydınlanmış havanın odaya hafif bir ışık bırakması, ağaçlara sinerek öten kuşların sesleri, aynı zamanda da bunların hepsini tamamlayan Haechan'ın güzel yüzü. Bu ortamı hiçbir şeye değişmezdi.

Ona karşı duygularının bazen kalbinden taştığını ve hareketlerine abartılı bir korumacılık olarak yansıdığının farkındaydı. Ancak kendine bu konuda engel olamıyordu. Biricik gün ışığı, Haechan'ı dünya üzerindeki tüm kötü şeylerden korumak için canını bile seve seve verirdi.

Haechan'ı üzecek laflar edenlerin dilini keser, ona dokunmaya çalışan elleri koparır, bakan gözleri yerinden çıkarabilirdi.

Yeniden iç çekti. Ama bu sefer nefesini verirken başka bir tarafa dönmeye dikkat etti. Haechan'ı uyandırmak istemiyordu; gece sarhoş olduğu için yorgundu ve biraz daha uyuması lazımdı.

Ancak kendine engel olamadan eli kalktı ve olabilecek en nazik, kibar şekilde Haechan'ın kızıl-kahve saçlarına dokundu. Yeni boyattığı için bir miktar zarar görmesine rağmen hala yumuşak olan tutamların arasında gezen parmakları sonradan yüzüne indi. Öncelikle Helios tarafından kutsanmış gibi görünen bronz teninin üzerinden geçti. Oradan da derin bir uykunun ellerinde olduğunu belli eden hafifçe aralık dudaklarına odaklandı. Aniden gelen Haechan'ı delicesine öpme arzusunu bir kenara itmeyi denedi. Uyumasına izin vermeliydi.

Birkaç dakika gözleri aynı yerde oyalandıktan sonra vücudunun her bir yanına olduğu gibi hayranlık duyduğu gözlerine geldi sıra. Anlık olarak göz kapakları koyu kahverengi, parlak gözlerini saklıyor olsa bile şu an için bu daha iyiydi. Çünkü bakışlarının kendisini hem yaşama enerjisi verdiğini, hem de her an ölüm nedeni olabileceğini çok iyi biliyordu.

Haechan kıpırdanmaya başladı. Mark anında parmaklarını onun yüzünden çekerek nefesini tuttu.

Sevgilisi gözlerini aralamıştı, ama pek uyanık gibi değildi. Daha çok aniden sona eren bir rüya sonrasında beyni ona uyanması için gereksiz bir sinyal göndermiş gibiydi. Birkaç saniye içerisinde gözleri yeniden kapandığında Mark tuttuğu nefesini dışarı saldı. Haechan kendisine yaklaşıp yüzünü boynuna sakladığında ise gözlerini hafifçe büyüttü.

Kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığı derin bir nefes aldı tekrardan. Haechan sonu olacaktı. Vücudundaki hiçbir hücrenin bundan şikayetçi olacağını sanmıyordu.

--

Mark ne kadar aynı pozisyonda kalıp Haechan'ın meleksi kokusunu içine çektiğini bilmiyordu. Ancak Haechan yeniden hareketlendiğinde gözlerini duvardaki saate çevirdi. Sekiz buçuk olmuştu.

Daha önce olduğu gibi anlık bir kıpırdanma olduğunu düşünse de Haechan bu sefer gözlerini sonuna kadar açmış, uyku sersemliğinin etkisiyle şaşkınca Mark'a bakmıştı. "Niye uyanıksın?"

Onun çatallaşmış sesiyle sorduğu soruya karşılık Mark genişçe gülümseyerek onun saçını bir çocuk gibi okşadı. "Uyandım işte."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

careless//nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin