Sabah, kapıya neredeyse tekme atarmış gibi vurulmasıyla sıçrayarak uyandım. Biraz kendime geldiğim anda alt kata indim ve kapıya ilerlerken saate baktım. Henüz onu çeyrek geçiyordu.
Kapıyı açtığımda karşımda Haechan ve Renjun'i gördüm. İkisi de oldukça sinirli ve birazdan ağzıma sıçacak gibi görünüyordu.
"Sen neredeydin?!" diye bağırdı Haechan, ondan beklemediğim kadar sinirli bir şekilde. Şaşkınlıkla ona birkaç saniye baktığımda Renjun da onun ardından devam etti.
"Bütün akşam sana ulaşmaya çalıştık!"
Doğru, telefonuma sadece bir kere bakmış ve onda da hiçbir mesaj atmamıştım. "Haechan ile zaten konuşmuştuk diye yazmadım. Sakinleşin biraz."
Bir yandan da onları bir an önce sakinleştirmek istememin nedeni, bağrışlarının Jeno'yu uyandırmasını istemememdi. Geç uyumuştuk ama ben erken uyanmaya alışık olduğum için normal hissediyordum. Onun uyumasını istiyordum.
"Depresif hallerin yüzünden kendine bir şey yaptığını düşündük!"
İkisi birkaç saniye sonra, saçımı yeni fark etmiş gibi şaşkınlıkla saçıma baktı. Daha doğrusu, oldukça büyük bir şok ile.
"Saçın-dün evde miydin gerçekten?" diye sordu Haechan şüphe, şaşkınlık ve bir miktar hayal kırıklığı ile. Dudağımı kemirerek kafamı kaşıdım ve bakışlarımı kaçırdım.
"Jaemin, bize ne anlatmıyorsun?" Aynı şüphe, şimdi Renjun'in sesinde de vardı ve ben köşeye sıkışmış bir fare gibi hissediyordum. Dün olanlara karşı nasıl bir tepki vereceklerini hiç düşünmemiştim.
"Anlatacağım ama şu an hiç uygun bir an değil..." diye mırıldandım. "Jaehyun hyungın kafesinde buluşalım mı, saat on birde?"
"Peki, öyle diyorsan." Haechan beni soğuk bir ifadeyle cevapladığında derinlerde bir yerde vicdanımın sızladığını hissettim. "Görüşürüz."
İkisi de arkasını dönerek yürümeye başladığında yakalarından tutarak onları durdurdum. Bana döndüklerinde de bir kolumla Haechan'a, diğeriyle de Renjun'e sarıldım. "Bana küsmeyin, özür dilerim. Haber vermeliydim."
Buzlarından kurtulmaları uzun sürmedi ve Renjun'in kıkırdadığını duydum. "Şanslısın ki seviyorum seni."
Haechan da gülmeye başladığında onları bıraktım. "Sizi seviyorum, görüşürüz!"
Kapıyı kapatarak içeri girdiğimde elimi göğsüme koyup rahatlayarak derin bir nefes aldım. Şimdilik Haechan ve Renjun'in gazabından kurtulmuştum.
Dişlerimi fırçalamak için üst kattaki banyoya giderken odamın önünden geçerken Jeno'nun hala uyuyor olduğunu görmüş ve gülümsemiştim. Yüzünü yastığıma gömmüştü ve çok huzurlu görünüyordu.
Yaşananlara hala inanamıyordum. Birkaç metre ötede, benim yatağımda uyuyan kişi gerçekten tanıdığım Lee Jeno muydu?
Yaklaşık bir dakika kadar odamın girişinde dikildikten sonra banyoya gittim. Hala uyku sersemi olduğum için yarı açık gözlerle dişlerimi fırçalarken hayal meyal birkaç adım sesi duydum. Ardından belime bir çift kol dolandı.
Yemin ederim ki, neredeyse ağzımdaki suyu püskürtecektim.
"Günaydın." dedi Jeno, çenesini omzuma yaslayarak. Büyütmüş olduğum gözlerimle ona aynadan baktıktan sonra ağzımdaki sudan kurtuldum.