dieciséis

2.9K 281 178
                                        

Üzülmemize sebebiyet veren insanlar her zaman hayatımızda bir yerlerde oluyordu, engel olunabilecek bir şey değildi bu. Ancak bu insanlara değer vermeye devam ederek onlarla her şeye rağmen muhatap olma arzusuna sahip olmak, işte bu aptallıktı. Bile bile kendini aç bir aslanın önüne atmak kadar saçmaydı.

Ben de aptal olmaya ve saçmalamaya devam ediyordum.

Haechan'ın evinde geçirdiğimiz çok heyecan ve aksiyon(!)dolu günün üzerinden üç gün geçmişti. Bu yetmiş iki saat içerisinde ders çalışmış, Jaehyun hyungın çalıştığı kafeye gidip her gün gelmeye başlayan yakışıklı bir müşteri hakkında konuşmasını dinlemiş ve Jeno konusunda daha fazla kendimi yiyip bitirmiştim.

Kahrolası gerçeği kabullenmem gerekiyordu. Özür dilemeyecekti. Bir daha yüzüme bakmayacaktı. Tekrar konuşmayacaktık.

Aslında önceden de pek konuştuğumuz söylenemezdi, ama en azından ders hakkında olsa bile konuşuyorduk. Önemli olan buydu. Benim mutlu olmamı sağlayan şeylerin arasında da bu vardı.

Alarmıma küfür ederek uyandım ve yerimden sıçrarcasına dönüp iğrenç sesin kaynağını kapattım. Tekrar uykuya dalma riskine karşı, yerimden doğruldum ve odamın ışığını açtım. Çünkü lanet olsun ki, uyandığım saatte hava hala karanlıktı.

Sıcak yatağımdan çıktığımda, odama sinmiş olan sabah soğuğu karşısında titredim ve bir kere daha küfür ettim. Dolabıma doğru hızla ilerleyip bulabildiğim en kalın kapüşonlumu ve klasik pantolonlarımdan birini giydim. Saçıma veya görünüşüme takılmadan dişlerimi fırçaladım ve çantama ihtiyacım olan şeyleri tıktım. Okulumuz bize amerikan filmlerindeki gibi dolaplar temin etmiyordu ne yazık ki.

İştahımın olmadığını hissederek kahvaltımı es geçtim ve hemen evden çıktım. Etraftaki zifiri karanlık, doğmaya başlayan güneş ile yavaş yavaş ortadan kalkıyor ve yürüdüğüm sokaktaki korku filmi havasını az da olsa ortadan kaldırıyordu.

Okula vardığımda fark ettiğim ilk şey, herkesin okul koridorlarında bir şeyler konuşup oradan oraya koşturmasıydı. Normalde kimse sabahın yedisinde bu kadar enerjik olmazdı.

Sınıfıma girip Renjun'a günaydın dedikten sonra sırama yatıp uyumaya hazırlandım. Ama bu girişimim onun beni sertçe dürtmesiyle iptal oldu.

Ona uykulu gözlerle baktım. "Ne olacağını duydun mu?"

"Daha yeni geldim Renjun, bir şey duyma fırsatım olmadı." diyerek baygınca cevap verdim.

"Kış gelmeden önce kamp yapılacakmış!" Heyecanlı bir sesle konuştuğunda ona boş boş bakmaya devam ettim. Dağ başına gitmenin ve soğuktan bir taraftarının donmasının neresi güzeldi?

"Yani?"

"Bu çok güzel bir etkinlik, kesinlikle katılmalıyız." Ona ilk başta cevap vermedim ve kafamı sırama geri koydum.

"Kamp yapmak artık klişe olmadı mı?" diye sorarken esnedim. Sorduğum şeye gözlerini devirip ofladı.

"Gayet de eğlenceli bir etkinlik."

"Ya, tabii. Oraya gideceğiz, bir sorun çıkacak ve aniden üçümüzden biri sevmediğimiz bir kişiyle aynı yerde kalmak zorunda kalacak, sonra odun toplarken biri kaybolacak, sonra ateş başında şarkı söyleyeceğiz. Oldukça eğlenceli."

"Bu kadar karamsar düşününce gerçekten seni yumruklayasım geliyor. Kabul etsen ölür müsün?" Renjun kaşlarını çatarak konuşmaya devam etti. İç çektim.

careless//nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin