Haechan, hala kendine gelememiş bir şekilde Mark ile kampa geri döndüğünde her yerinin soğuktan titrediğini hissediyordu. Mark bir ara bunu fark etmiş ve kendi montunu da vermeyi önermişti. Ancak Haechan onu reddetmişti. Hava üç derece falandı, ne montu vermekten bahsediyordu?
Okuldan arkadaşlarının tanıdık yüzleri ve kulübeler görüş alanlarına girdiğinde, Haechan sağsalim dönebildiğine şükretti. Tabii Mark olmasaydı sabaha kadar orada dolaşacağından emindi. Yön bulma konusunda berbattı.
Haechan düşündüğü şeylerle birlikte yanından ayrılmış, kendi kulübesine doğru yürüyen Mark'a baktı. "Mark!"
Mark duraksayarak arkasını döndü ve kaşlarını kaldırdı. "Evet?"
"Teşekkür ederim." dedi Haechan ve gülümsedi. Mark da genişçe gülümsedi.
"İyi geceler."
"Sana da." Haechan ona son bir kez baktıktan sonra kaldığı kulübeye ilerledi.
- -
Kapının sessizce açıldığını duyduğumda yerimden fırladım ve Haechan'ın karşısına, çocuğunu sorguya çekecek olan bir ebeveyn gibi dikildim.
"Neredesin sen?! Ne kadar endişelendik haberin var mı!?" diye bağırdım, Jeno'yu umursamayarak.
"Kayboldum. Sonra Mark ile geri-" diyen Haechan'ın cümlesini şaşkınlıkla kestim.
"Mark mı? O ne alaka?" diye sordum şüpheyle. Haechan lavabodan çıkan ve yatağına yayılan Jeno'ya baktı.
"Sabah anlatırım." dediğinde şüpheyle ona baktım ve başımla onayladım. "Yemek falan yiyecek miyiz?"
"Hayır. Otobüste atıştırdıklarımız ile idare edecekmişiz çünkü bir yere gitmek çok geç olmuş. Ama ateş başında oturacağız." dedikten sonra gözlerimi devirdim. Burası o kadar sıkıcı ve klişeydi ki...
Haechan ofladı ve kendini yatağına attı. "Daha fazla dışarı çıkmak istemiyorum."
Ona katıldığımı belirterek başımı salladım ve iç çekerek göz ucuyla Jeno'nun olduğu tarafa baktım. Her zamanki gibi, etrafında dışarıdaki havadan bile soğuk olan bir aura ile telefonuna bakıyordu.
Gereğinden fazla bakmış olacaktım ki, Haechan beni dürttü ve dudaklarını oynatarak,"Kendine gel." dedi. Ardından hapşırdı ve yeniden oflayarak kafasını yastığına gömdü. "Hasta olacağım."
"Sanırım ben de. On dakika sonra çıkmamız lazım. Hadi kalk." dedikten sonra hala aynı yerde duran, içinden sadece eşofman ve hırka aldığım çantama doğru ilerledim. O sırada Haechan homurdandı.
"Hazırlanması gereken sensin. Benim zaten üstüm giyinik." dediğinde lavaboya girmiş, hızlıca üstümü değiştirmiş ve montumu giymiştim. Ardından Haechan'ı kolundan tutup neredeyse yerde sürükleyerek kulübeden çıkarmış ve ortada birleşmiş, kütükten bankların olduğu yere götürmüştüm. Ateşi daha yeni yakıyorlar gibi gözüküyordu.
Diğer birçok kişi gibi biz de bir yere oturduk ve gözlerim Renjun'i aradı. Kaldığı kulübeden bize doğru geliyordu. Arkasından da Mark çıkmıştı. İstemsizce gözüm Haechan'a kaydığında yüzünde bir tebessüm vardı. Ancak gözlerinin içinde, derinlerde bir yerde olan şüpheyi de sezebiliyordum.
Renjun gelene kadar yanıma kimsenin oturmaması için elimi koydum ve Renjun geldiğinde hemen çekip cebime geri soktum. Şu ateşi bir an önce yaksalar daha hoş olabilirdi.
