treinta

2.3K 211 192
                                    

Jaemin birkaç kalp atışı süresi boyunca nasıl hissetmesi gerektiğini bilemedi. Duyguları bir süreliğine kendisinden çekip alınmış gibi, hiçbir tepki veremiyordu.

"N-ne? Nasıl?" Bir şeyler gevelemeyi başardığında Jeno bir şeyler olduğunu anlamış gibi kaşlarını çattı. Ama araya girmeden sabırla konuşmayı dinlemeye devam etti.

"Evinize gelirseniz daha detaylı bir şekilde konuşabiliriz." dedi telefondaki adam sakin bir sesle cevap vererek. Ancak Jaemin şu anda bacaklarının kendisini taşıyıp taşıyamayacağı konusunda bir güven sorunu yaşıyordu.

"Peki, anladım."

Telefon suratına kapandığında Jaemin bakışlarını masaya sabitleyerek telefonu tutan elinin kucağına düşmesine izin verdi.

"Jaemin, bir sorun mu var?" diye sordu Jeno oturduğu yerde hafifçe onun yanına kayarak. Jaemin yavaşça kafasını onun olduğu tarafa çevirdiği ilk birkaç saniyede konuşma yetisini kaybetmişcesine boş bir şekilde baktı.

"Babam..." diyebildi sadece. Ardından yerinden ayaklandı ve dış kapıya giderek bir robot edasıyla asılı hırkalardan birini giydi. "E-evime gitmem lazım."

Jeno da ayaklanarak çoktan dışarı çıkmış olan Jaemin'in peşinden gitti. Bu sırada dış kapının sesini duyan Renjun ve Haechan da girdikleri odalardan çıktı.

Tabii ki onların konuşmalarını dinlemiş ve bir şeyler olduğunu fark etmişlerdi. Salona geldiklerinde kimseyi bulamayınca ikisi ortak bir kararla Haechan'ın kalmasını uygun görmüş ve hemen ardından da Renjun dışarı fırlamıştı.

Renjun Jaemin ya da Jeno'yu sokakta göremiyordu ama Jaemin'in evine gittiğini duymuştu. Bu yüzden oyalanmadı ve ezbere bildiği adrese doğru koşarcasına yürümeye başladı. Kötü bir şey olduğu belliydi ve eğer Jaemin kendini kötü hissediyorsa Jeno, yanında olmasını istediği son kişiydi.

Bu sırada Jaemin peşinden gelen Jeno'ya hiç kulak asmadan önünde birkaç polis arabasının bulunduğu evine ulaştı ve memurlardan birine yanaştı. Evinin kapısı sonuna kadar açıktı ve Jaemin salonun ortasında duran büyük, beyaz kılıfın içindeki babasının yüzünü gördüğü anda kanı çekilmiş gibi hissetmişti.

"Na Jaemin?"

Jaemin ismini duyduğunda zar zor gözünü diktiği yerden ayırarak karşısında duran polis memuruna baktı. Adam oldukça soğuk ve ifadesiz durmak için uğraşsa da, artık Jaemin'in yüzünde nasıl bir ifade varsa, bakışlarında bir acıma vardı.

Başıyla adamı onayladıktan sonra adam konuşmaya devam etti. "Henüz size kesin bir bilgi veremeyiz ancak ölüm saatinin akşam beş ile sekiz arasında olduğu tahmin ediliyor. Polisi arayan kişiye dair bir iz yok, ki bu ölüm sebebinin cinayet olabileceğini ortaya koyuyor."

Adam konuşmaya devam ettikçe Jaemin bayılmaya daha da yaklaşıyor gibi hissediyordu. Açıkçası şu anda onu hıçkıra hıçkıra ağlamaktan alıkoyan şey neydi, bilmiyordu. Henüz hiç ağlamamış olması da ayrı şekilde şaşırtıcıydı.

Jaemin yanındaki Jeno'nun varlığını, ancak hafifçe sendelediğinde ve Jeno tarafından kolu tutulduğunda hatırladı. Yanındaki varlığı ve sıcaklığı normalde olsa ona huzur verirdi ama Jaemin zaten oldukça dağılmış, daha fazla duygu yaşamaya ihtiyacı yoktu.

"Otopsi sonuçları elimize geldiğinde ve bu duruma net bir açıklama getirebildiğimizde size haber vereceğiz." dediğinde Jaemin başını salladı. "Kaybınız için üzgünüm."

careless//nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin