GO GO

8.5K 579 462
                                    

Dudaklarımı yaladım. Nefesimi tuttuğumu farkettiğimde yavaşça nefesimi bıraktım. Hafifçe yutkundum. Elimi hareket ettirdim ama koyacak bir yer bulamadım.

Ben Jeon Jungkook, ilk defa ne yapacağımı bilemeden öylesine dikiliyordum.

Ah... Şu kalbimi durdurabilecek kimse yok muydu?

"Artık biliyorsun..." dedi sessizce. Sesi o kadar sessiz çıkmıştı ki, hayal gördüğümü sandım. Gözlerimi Jimin'e çevirdiğimde o da en az benim kadar şaşkın görünüyordu. O sinirli halinden eser yoktu. Küçük vücudu daha da küçülmüştü sanki. Alt dudağını ısırmış ne yapacağını bilemez bir şekilde dikiliyordu o da benim gibi. Gözüme o kadar şirin geldi ki, az kalsın gülümseyecektim.

"Ben..." Yutkundum. "Bong Cha'yı evine bırakmam lazım."

Hızla tuvaletten çıktım. Çıkar çıkmaz duvara dayandım. Elimle kalbimi tuttum. "Ne yapıyorsun?" dedim kalbime bakarak. "Bu ne demek? Neden böyle hızlısın?" Kalbimle konuştuğumu fark edip kendime gözlerimi devirdim. "Sadece sarhoş." dedim kendi kendime. "Beni sevmesi imkansız. O sarhoş."

Kafamı sallayıp kendi kendime bunu tekrar ederek Bong Cha'nın yanına geldim. Bong Cha beni görünce gözlerini kocaman açtı. "Hasta mısın? Betin benzin atmış, JK."

"Yok." dedim telaşla. "Sıcak oldu. Hadi eve gidelim."

"Daha erken."

"Ben... Eve gideceğim. Sanırım hastayım, haklısın." dediğimde Bong Cha kaşlarını çattı. "Az önce 'yok' demiştin, Jungkook-ah! Bir şey mi oldu? Kavga mı ettin biriyle? Bir süre göremedim seni etrafta."

Cevap vermek istemedim. Sadece "Gidelim." dedim ve bardan çıktım. Bong Cha da peşimden gelmişti. Taksiye binip Bong Cha'yı evine bıraktım. Kendi evime vardığımda hızla odama çıktım. Aynanın karşısına geçtikten sonra kendime baktım bir süre.

"Bu sikik kalbin de böyle atmasının sebebi ; kırmızı kafalı, sesi güzel adam."

Jimin'in sesi kulaklarımda uğuldarken gözlerim saçlarına kaydı. Yarın yapacağım ilk iş saçlarımı siyaha boyatmak olacaktı. Kırmızı saçlarımı geriye atıp aynaya sırtımı döndüm. Yatağa geçtiğimde 4 O'clock şarkısını açtım. Gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

Sabah olduğunda oflayarak yatağımdan kalktım. Birkaç saat uyuyabilmiştim sadece. Cumartesi olmasına şükrederek kahvaltı yapmaya indim. Annem halimi görüp küçük bir çığlık attı. "Ne oldu sana?"

Tişörtümü hafif kaldırıp karnımı kaşırken "Ne olmuş bana?" dedim. Annem gözlerini kocaman açıp konuştu. "Göz altların mosmor, bembeyaz olmuşsun, kıyafetlerinle uyumuşsun ama kıyafetin yamuk."

Kafamı eğip üstüme baktım. Pantolonumun sağ tarafı baya aşağıdaydı. Sol tarafı ise fazla çekilmişti. Sol omzum ise açıktaydı.

"Saçların havaya kalkmış,"

Ellerimi saçlarıma götürdüm ve düzeltmeye çalıştım.

"Gözlerinde bir sürü çapak var ayrıca dudakların da kurumuş."

Ellerim gözlerime giderken dudaklarımı yaladım.

"Daha kötüleyeceğim ama söylemeye dilim varmıyor!" derken hızla yanıma geldi. "Neyin var oğluşum?"

Elini alnıma koyduğunda geri çekildim. "Banyo yapmalıyım."

Annem beni durdurdu ve endişeli gözlerle bana baktı. "Yoksa araba mı çarptı sana?"

"Ne arabası?" dedim alayla güldüm. "Tır çarptı, tır!"

Banyoya girdim ve arkamdan kapıyı kilitledim. Suyu açtım ve sıcak suda banyo yapmaya başladım.

İMKANSIZ   -JİKOOK-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin