SERENDIPITY

9K 524 550
                                    

Bong Cha'nın Jimin ve beni öğrenmesinin ardından 1 hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca Bong Cha suratıma bile bakmamıştı. Onunla kaç kere konuşmayı denemiştim fakat hep beni başından savmıştı. Bu süre zarfında beni neşelendirebilen tek kişi Jimin'di. Bong Cha beni ne zaman başından savsa bunu fark ediyor, yanıma gelip bana sarılıyordu. Sonra da tatlı tatlı konuşup beni sakinleştiriyor, gülümsememi sağlıyordu.

"Bay Jeon, dalıp gitmişsiniz yine. Bu sıralar dersle ilginizin olduğunu düşünmüyorum."

Hocanın bana seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp hocaya döndüm. Dudaklarımı yalayıp kafamı kaşıdıktan sonra hocadan özür dileyip dersi dinlemiş gibi yapmaya başladım. Gözlerim hocaya bakıyor olsa da hocayı dinlemiyordum. Bunu bütün okul hayatım boyunca yapmıştım zaten. Hocayı dinliyormuş gibi yap, sana bakarsa anlamış gibi kafanı salla, parmak kaldırıp konuşan arkadaşına dön ve ona bak. Ta da! İşte size okul hayatı.

Teneffüs zili çaldığında Jimin önden çıktı. Ben de yavaşça ayağa kalktım, çantamdan paramı çıkardım. Sanki kantine gidecekmiş gibi hazırlığımı yaptıktan sonra sınıftan çıktım. Jimin'i gördüğümde gülümsedim ve onu takip ettim. Jimin yangın merdivenine yöneldiğinde ben de oraya yöneldim ve adımlarımı hızlandırdım. İkimizde yan yana geldiğimizde sırıttık ve birbirimize baktık. İlk konuşan Jimin oldu.

"Hala Bong Cha'ya canın mı sıkkın?"

Dudaklarımı büzdüm ve yavaşça kafa salladım. Jimin de beni taklit edip kafasını salladı. Sonra gözlerini yumdu.

"Ah..." dedikten sonra gözlerini açtı. "Bu parfüm..."

Kıkırdadım ve kendimi kokladım. Bu parfümü bana Jimin almıştı. Bana hislerini açıkladığı gün...

Jimin bana iyice yaklaştı ve yüzünü boynuma gömdü. Beni derin derin koklarken gözlerimi kapadım. Burnu boynuma değiyordu ve bu nefes almamı zorlaştırıyordu. Jimin'in kokusu burnuma doldukça kalbim hızlanıyordu.

Jimin boynuma küçük öpücükler kondurmaya başladığında kafamı geriye yatırdım. "Ah..." dedim ve yutkundum. "Bu iyi hissettiriyor."

Jimin kıkırdadı ve dudaklarını tenimden ayırmayarak yukarı çıktı. Kulağıma vardığında durdu. "İyi ki benimlesin." dedikten sonra kulağımın arkasını öptü. Gözlerimi açtığımda Jimin'in bakışlarını dudaklarımda yakaladım. Ben de bakışlarımı onun dudaklarına indirirken Jimin'i omuzlarından tuttum. Hızla döndürdüm ve yerlerimizi değiştirdim. Onu duvara yasladıktan sonra bir elimi duvara koydum.

Jimin kafasını eğip gülümsedi. Pürüzsüz yanakları kızarmıştı. Utanması onu daha da çok öpmek istememi sağlamıştı. Dudaklarına eğildim ve öpüşmeye başladık. Jimin bir eliyle yanağımı okşarken zil çaldı. Zili takmadık ve öpüşmeye devam ettik. Gerekirse derse girmezdim fakat şu anı öylece bırakamazdım.

"Yuh amına koyayım!"

Kapının önünden gelen sesle Jimin'le hızla ayrıldık. İkimizde nefes nefeseyken yakalanmanın verdiği hisle kızarmıştık. Kapıya doğru döndüğümde bizi yakalayanın Bong Cha olduğunu görmemle derin bir nefes verdim.

"Siz... Resmen..." dedi Bong Cha fakat devamını getiremedi. Jimin de ben de sessiz kaldık. Bong Cha saçlarını dağıttıktan sonra zorla gülümsedi. "Ah... Ben... Şey..."

Bong Cha'nın konuşamaması beni daha da utandırırken gözlerim Jimin'e gitti. Cezalı bir çocuk gibi ellerini önünde birleştirmiş, kıpkırmızı olmuştu. İstemsizce gülümsedim ona bakarken. Ne kadar şirin olduğundan haberi var mıydı acaba?

"Tepkim biraz tuhaf kaçmış olabilir ama ben JK'i ilk defa... Sonuçta yani..."

Bong Cha konuşunca zorla da olsa gözlerimi Jimin'den ayırdım. Bong Cha gülümseyince kaşlarımı çattım. Gerçekten bana gülümsemiş miydi yoksa hayal mi görüyordum?

İMKANSIZ   -JİKOOK-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin