↾ 1- Kara Kemik ⇃

20.5K 1.1K 428
                                    

UYARI; Önemli bilgiler bölümünü okumadan 1.bölüme başlamayın! Önemli spoiler içerir!!

Şimdi alkollülerim önce kitap hakkında ufak önemli bilgileri vermek ile başlayacağım.

Kitaptaki Türkiye'de kat sistemi mevcut. Bu yüzden soyisme sahip olup ama soyisme sahip olmayan ve nüfusa geçmeyen insanlar mevcut. (Kitap fantastik değil)

Belki bilenleriniz bilir eski tarihte akkemik ve karakemik mevzusu vardı. Burada da o var. Akkemikler asil sayılıp soyisme sahip. Karakemikler ise hiçbir hakkı olmayan taraftalar.

Bu yüzden kitapta polis kavramı yok. Piramitin altın kısmında oturanların zenginlikle ve güçle yaşadığı bir kitap göreceğiz.

Ana karakterim Zergül ise Akkemik olan bir babadan olma, karakemik olan bir anadan doğma. Velhasıl soyisme sahip olamayanlardan.

Bu konuyu kitap detaylandıkça daha iyi kavrayacaksınız lakin şu anlık. Türkiye'nin yaşam sisteminin böyle olduğunu bilin.


Bol yorum bekliyorum alkollülerim. İyi okumalar.

〡 〢 ╹ ╻

Parmağımın ucuna doğru yol çizen kan damlasının son durağı, işlemeli altın rengindeki tepsi olmuştu. Neden kesilen parmağımdan akan kana Dünya'nın en ilginç şeyiymiş gibi baktığımı bilmiyorum ama ilgimi çekmişti.

Hatta ne kadar dikkatimi dağıttıysa artık ne yaptığımı ve ne yapmam gerektiğini birkaç dakikalığına unutmuştum. Tabi dalgınlığımı fırsat bilen aşçı bozuntusu böğürümü böğürümü kepçenin ucuyla dürtükleyince hayaller aleminin kapısından anca çıkabilmiştim.

"Zergül, bak Allah aşkına hızlı ol. Az sonra misafirler gelecek ve sen hala dakikalardır tepsi ile bakışıyorsun."

Hayır gelseler ne olacak? İki dakika bir şey yemeyince içmeyince aç mı kalacaklar? diye homurdanmak istesemde kelimelerimi yuttum. Kanımla kirlenmiş tepsiyi bir güzel sudan geçirir geçirmez çerezlikleri tepsinin içine dizmeye başladım. Tabi o esnada da aşçıya "Kılıç Bey'in, diğer ak kemiklerle toplantısı uzun sürer boşuna acele ettiriyorsun." der demez aklıma Kılıç Bey'in ortaklarından olan Han Bey'inde karısının ve baldızınında geleceğini hatırlamamla işimi hızlıca bitirmeye koyuldum malum çok yüz göz olmak istemiyordum. Keza ikisinden de gram haz almıyordum.

Ben tam tepsiyi yüklenip gitmeye koyulurken. Ojeli bir el titizlikle hazırladığım çerezliğin içine dalıp kuruyemişlerden birkaç tanesini arakladı. Ele kitlendiğim için kimin olduğu fark etmem biraz zaman alsa da en nihayetinde gözlerimin içine yansıyan sima üvey kız kardeşim Müge'ye aitti.

Kırmızı rujlu dudaklarının arasından geçirdiği kuruyemişle geviş getirirken bana da laf atmayı kenara bırakmadı.

"Hizmetçilikte senden iyisi yok."

Samimiyetsizce gülümseyip "Birileri gibi kendi işini kendisi göremeyecek kadar yeteneksiz değilim buna da şükür."

"Kara kemikler dururken neden kendi işimi kendim yapayım ki? Onlar ne güne duruyor?"

Söylediği her cümle aslında benimde bir kara kemik oluşumu unutmamamı ister gibiydi. Ama bilmiyordu ki ben bu adaletsizliğe çoktan alışmıştım. Ben bu gerçeği, kimse gözyaşıma dokunmadığında kabul ettim. O gün bugündür ağlamam, incindim mi üzüldüm mü dışa vurmam.

KASATURA | Yarası Keskin +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin