İçimden bir iki üç diye saydım. Sakinleşmek için kendime biraz zaman ayırmaya ihtiyacım vardı. Omzuma konan elin sahibi olan Müge'ye yandan bir bakış attığımda bakışları ile beni sakinleştirmeye çalışıyormuş gibiydi.
Evet, sakinleşmeliydim. Bugün Kılıç'ın bana tanıdığı sürenin son günüydü. Dünkü tuhaf davranışından sonra yüz yüze gelmemiştik. Hatta eve gecenin bir yarısı geldiğini hizmetçilerden öğrenmiştim. Sabahında ise erkenden kalkıp gitmişti. Aynı evin içinde mi yaşıyorduk yoksa bir otelde farklı misafirler olarak mı bulunuyorduk bilmiyordum. Gerçi şu an en son düşüneceğim şey aramızdaki tuhaf ilişkiydi.
"Zergül Hanım, Işıl Hanım geldi." diyerek içeri giren hizmetçiyle gerilimi tüm beyin hücrelerimde hissederken hizmetçiye "Buraya yönlendir."
Hizmetçi geri çıktığında oturma odasında Müge ile birbirimize baktık. yan yana aynı koltukta oturuyorduk. Sabah Erdem yanıma uğramış bütün bulduğu şeyleri önüme sermişti. Ve açık konuşmak gerekirse çok titiz çalışmıştı. Hatta bu kadar uğraşacağını düşünmemiştim. Lakin asıl iş bundan sonrasında benim Işıl ile görüşmemde geçiyordu. Sonuçta Işıl'ı ikna etmeliydim.
Müge sadece yanımda var olarak duracak hiçbir olaya müdahale etmeyecekti. Çünkü olurda Müge'nin yardımı dokunursa Kılıç'ın istediğini yapmamış sayılacaktım.
Işıl her zaman ki gibi tepeden yargılayıcı gözlerle girdiği salona bir bana bir de yanımdaki Müge'ye baktı. "Beni eve davet ettiğine açıkçası çok şaşırdım." diyerek karşımdaki koltuğa yerleşti. Küçük çantasını koltuğun sağ tarafına koyduğunda Şahbazoğlu olmadan evvel ki Zergül moduna geçtim. Şu an gerildiğimi göstermemem lazımdı.
Yüzümde tatlı bir gülümseme vardı. "Seninle hasbihal etmem gereken bir konu var ama ondan önce bir şey içmek ister misin?"
Olumsuzca kafa salladı. "Üzgünüm ama benimle aynı ortamda oturmayı geçtim hizmetçim dahi olmayacak bir kara kemiğe ayıracak çok vaktim yok." diyen sesi tehditkar çıkıyordu. "Ne söyleyeceksen çabuk söyle."
Yani bu Işıl'ın gerçek karakteriydi. Davette ve diğer kadınlarla geldiği ziyarette aşırı kibar ve nazik tavırları vardı fakat şu an yüzüme bir haşereye bakışıyormuş gibi bakıyordu. Bak bu iyiydi işte bu benim alışık olduğum yüz ifadesiydi. Şimdi yapacağım hiçbir şey için vicdan duymama gerek kalmamıştı.
Çok rahat bir tavırla bacak bacak üstüne attım. "Duygularımız karşılıklı. O zaman neden seninle görüşmek istediğim konusuna dosdoğruca geçebilirim."
Sadece dinliyor ve ne diyeceğimi bekliyordu yüzündeki aşağılama sanki eline koz vermemi ister gibiydi ama benim planlar maalesef onun düşündüğü kadar masum değildi. İki koltuğun ortasında duran dosyayı gözlerimle işaret ettim. "Önce şu dosyayı alıp içine bakar mısın rica etsem?"
Tek kaşı havalanmış ve yer yer nefesleri düzensizleşmişti. Anca bir boklar yiyen bir insan bu gibi durumlarda hemen renk verirdi. Tereddütle eline aldığı dosyanın ilk sayfasını açtığında salona girerken ki kendinden emin tavırları bir an da tuzla buz olmuştu.
Dosya hala elinin altında iken bana bakmadan "Amacın ne senin?"
"Anlaşma diyelim."
Bakışları bana kaydı. Yüzü gerilmişti ve dişlerini sıktığını gördüm. Dosyadakiler belli ki onu can evinden vurmuştu. "Ne gibi bir anlaşma yoksa para mı isteyeceksin?"
Güldüm. Böyle işlerde anca bir aptal para isterdi. Kılıç, ben hizmetçi iken bir keresinde Arat Bey'e paradan daha değerli bir şey varsa o da bilgidir demişti. Gerçekten çok haklı olduğunu şu an daha iyi anlıyordum. Bir insana elindeki bilgi ile yaptıramayacağın şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASATURA | Yarası Keskin +18
Genç KurguZergül, doğuştan topal bir kızdır. Hizmetçilik yaptığı evin lideri Kılıç Şahbazoğlu ile çocuk doğurmaya dayalı anlaşmalı bir evlilik yapar. Birbirlerinden nefret eden iki kalp fakat bir o kadar tutkuyla sarmalanan iki bedenin hikayesi.