Bol bol yorum bekliyorum alkoliklerim. Bu kötü günlerde beni motive edecek tek şey yorum 🥲〢 ╹ ╻ ╷
Şu iki gündür bozuk bir pusulanın yol göstermesiyle ilerlediğim hayatımı sorgularken buluyordum kendimi. Kalbimin tam üstünde hissettiğim bir hançer ve o hançeri tutan elin sahibi Kılıç... Evet, bu hayatta bana 2 seçim hakkı verilmiş ve ben en az zararla sağ çıkacağım şıkkı seçmiştim ya da öyle sanmıştım. Keza seçtiğim şık beni uçurumun kenarına iten ve kırık kanadımla uçurumdan aşağı atlamamı isteyen bir kumpastı.
Oturduğum yerde seçtiğim şıkkın bana getirdiği zararları ve yararları düşünüyordum. 2 gündür Kılıç'ı ortalıklarda görmemiştim. En son onu yatak odamda birbirimizin nefesleriyle hayat bulduğumuz, tenimizin renkler yordamıyla karışması gibi birbirine çekildiği o akşamdı. İster istemez dudaklarıma giden parmağımla aklımda dolanıp duran Kılıç'ın yüzünü hatırladım. İlk kez onu o kadar şehvetli görmüştüm ve beni aşırı derece utandırmıştı. Saçlarının ıslanıp alnına düşüşünü kartal kadar keskin gözlerinin bedenimi ahlaksızca süzüşünü görmek beni fena etkilemişti.
Bu duygu neydi? yani hissettiğim? kesinlikle aşk değildi ama ikimizin arasında anlam veremediğim bir çekim vardı. Birbirimize hayır diyemediğimiz birbirimizin teninde can bulduğumuz bir çekim...
O kadar dalmıştım ki sanki uzaklardan bir ses duyuyor ama itina ile kulak vermeyi reddediyordum. Gözümün önünde sallanan bir el ile irkilip düşüncelerimden arındığımda karşımdaki Müge bana baktı. Kaşları çatılmış ve yüzü sorgular gibi bana bakıyordu.
"Çok merak ediyorum bu kadar transa girecek ne yaşadın?"
Göz devirip kucağımda sözde okumak için aldığım ama okumaktan ziyade Kılıç'ı düşünmekten yüzüne bakmadığım kitabı koltuğun boş yanına koyup ayağa kalktım.
"Hoşgeldin. Dalmışım ya fark etmedim seni."
Sarılmama karşılık verirken yüz ifadesi gram değişmeden konuştu. "Onu anladım zaten."
Sarılmamız bittiğinde daha demin koyduğum kitabı alıp kitabın doldurduğu yere mabadını koydu. Kitabı da koltuğun başına koyup ayakta dikilen bana baktı.
"Neyin var senin?"
"Bir şeyim yok. Arada dalıyorum işte." derken yanı başına oturmuştum ki hizmetçilerden birisi salona girip elinde çalmakta olan telefonumu bana uzatarak "Zergül Hanım, Kılıç Bey arıyor." dediğinde dudaklarımı ıslatıp hizmetçinin bana gelmesini beklemeden ben ona doğru ilerledim. Sanki 2 gündür değilde 1 haftadır ev de yokmuş gibi bir hissiyatle telefonu alıp yeşile kaydırdım.
"Kılıç?"
"İyi misin?"
Kılıç'ın adını zikrettiğimde ilk söylediği şey bu soru oldu. "İyiyim, sen?"
Eğer normal bir çift olmuş olsaydık çoktan eve neden gelmeyişi ile ilgili sorular sormaya başlardım lakin olduğumuz durum onu sorgulayacak bir vaziyette olmayışımı yüzüme vurduğundan ses etmedim.
"İyi. Sana bir şey söylemek için aradım." sesi her zaman ki gibiydi. Net ve dobra.
"Dinliyorum." derken gözüm Müge'ye kaydı. Bacak bacak üstüne atmış ve kollarını göğüs altında bağlayarak pür dikkat bana bakıyordu.
"1 saate hazır ol. Müge'ye de söyle o da hazır olsun. Şoförlerden birisi almaya gelecek sizi."
Dediğinde aklım karışmıştı. "Bir dakika Kılıç ne oluyor? Nereye gidiyoruz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASATURA | Yarası Keskin +18
Ficção AdolescenteZergül, doğuştan topal bir kızdır. Hizmetçilik yaptığı evin lideri Kılıç Şahbazoğlu ile çocuk doğurmaya dayalı anlaşmalı bir evlilik yapar. Birbirlerinden nefret eden iki kalp fakat bir o kadar tutkuyla sarmalanan iki bedenin hikayesi.