9. Bölüm: "Venüs'ün Kapanı"

48.5K 3.6K 870
                                    

Keyifli okumalar dilerim🌸
Satır arası yorumlarınızı bekliyorum..

#Miho Beach Royaume
#Büşra Göçener Yara Var

Çark eden zamanın içinde bilinçsizce dikiliyordum. Zaman gram acımıyordu afallamış benliğime, bu yüzdendir ki hızla geçiyordu.  Acılarımızı unutturmak ister gibi hızlı hızlı geçiyor, kendi arsızlığını bize de aşılıyordu.

Yeniliyorduk, zaman bizi yeniyor, ele geçirdiği acılarımızı boğuyordu.
Yorgun gözlerim, güneşin son kırıntılarını taşıyan göğe kaydı.

Batan güneş, gökyüzünü tuhaf bir kızıllığa boyamıştı, bu hali rüyamı anımsatıyordu. Bedenim idrak ettiğim gerçek karşısında ürperdi, kan gölünde boğulduğum rüya, hatırlamak istemeyeceğim kadar vahşet doluydu.

Düşünlerim yüzünden çatılan kaşlarımla hareketsizce dururken, ani bir rüzgar esti, saçlarım yüzüme doğru savruldu. Ellerim, yavaşça siyah saç tutamını geriye doğru attığı sırada göğü ikiye yaran bir şimşek çaktı.

Ardından burnumun üstüne yağmur damlası düştü. Bir an gökten yağmur yerine kan yağacağını düşünmüştüm, bu düşünce iliklerime kadar titretti beni. Olanaksız düşüncelerimin içime yaydığı yoğun etki, yadsınamayacak kadar ürkünçtü.

Rüya ile gerçek arasındaki arafta kalmış, beni oradan oraya savuran rüzgarın ahengine kapılmıştım.

Birkaç damla yağmur daha damlayınca yüzüme, düşünmeyi bırakıp geriye doğru ufak iki adım attım. Sırtım göğsüne çarptı, durdum. Beni dakikalar önce kucağından indiren adamın geniş, güçlü göğsüne sokuldu bedenim.

Gözlerimi yumdum, elinin sıcak ağırlığını ince belimde hissediyordum. Eli, öylece belimde asılı kalmış, uslu bir çocuk edasıyla duruyor, tenimi usulca yakıyordu. Alt dudağımı dilimle ıslatıp üstündeki yağmur tanelerini emdim.

"Burayı nasıl buldun?"diye mırıldandım.

Eğildi, burnu kulağıma değiyordu, nefesi boynumu yaladı, yakınlığı karşısında içim titredi. "Zor olmadı."

Sesi tenime çarptı, bedenim ürperdi, tırnaklarımı avuçlarıma geçirip başımı yavaşça ona doğru çevirdim. Gözleri yeşilin daha koyu bir halini almış, değerli mücevher taşları gibi parlıyordu. İznim olsa bıkmadan saatlerce izlerdim gözlerini, içinde kaybolana kadar izler her bir zerresini ezberlerdim. Gözlerimi kaçırdım, yasak toprakların sınır ihlalini yapıyordum, yine. Bakışlarım, yüzünden kayan iri yağmur tanesine kaydı.

"Nasıl buldun?"diye sordum tekrar.

Şakağından akan damla, geniş çenesini kaplayan, koyu renk sakallarının arasında kayboldu, yeni bir damla eşlik etti ona.

Çağın, düşünceli bakışlarını karşıya çevirip bir süre sessizliğini korudu.

"Bu isimde sadece bir mekân olunca bulması zor olmadı."

Elini belimden ayırıp uzaklaştı, kaşlarım hafiften çatıldı, keşke uzaklaşmasa diye düşündüm. Sonra bu düşüncem yüzünden kendime kızdım.

Dikkatle yüz ifademi inceleyen Çağın'ın dudaklarında, varla yok arası silik bir gülümseme oluştu, kendime kızdığımı anlamış gibi baktı bana.

Utanan bakışlarımı yüzünden kaçırıp karşımda duran mekâna baktım.

Benimle aynı yere bakan Çağın, kararlı bir sesle konuşmaya başladı.

KELEBEK KUYTUSU-Feraşe  (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin