İlk Ders

27.7K 1.6K 249
                                    

Sınıfa girdim. Sınıfın duvarları sarıydı ve ilkokuldan beri nefret ettiğim şeylerden biri sarı renkteki sınıf duvarlarıydı.
Normalde sınıftaki en arka sıralardan birine otururdum ama bu okul öyle değildi. Buradaki dersleri çok iyi dinlemem gerekiyordu.

Yani bu bir bakıma artık okuldan kaçmamam gerektiği anlamına da geliyordu. Aklıma geçen sene geldi. Ilk defa okuldan kaçışım... Zeynep adında bir ardı ve beraber son ders kaçmıştık. Okula çok yakın bir park vardı. Etrafı yeşil tellerle örtülüydü ve okuldan kaçan herkes oraya giderdi. Zeynep ve ben de oraya gitmiştik. O gün yağmur vardı ve beraber dershaneye giderken çok ıslanmıştık.

Daha önce bir kaç kez arkadaşlarla dershanenin ilk derslerinden kaçmıştım. Bazen arkadaşlarım sigara içiyorlardı. Ben üç kere falan içmiştim ama o kuralları çiğnemek çok hoşuma giderdi. Okuldan kaçmak... Sigara içmek... Kimsenin haberinin olmaması. Kuralları çiğnemek, büyük bir haz verirdi. Bazen çiğ köfteciye giderdik, bazen arkadaşlarım sevgilileriyle buluşurdu. Sadece gençliğin getirdiği bir takım yenilik ve meraktı.

Tabii benim geçen sene sadece bir kere sevgilim olmuştu ve o da hayatımdaki 2. sevgilimdi. Dahası sadece iki gün sevgili kalabilmiştik, yani onu da saymazsak bir kere sevgilim olmuştu.

Ilk sevgilim ise 3. sınıftaydı. Ama küçüktük. Olur ya böyle çocukluk aşkı. Pek aşk denemezdi ama çocuktum işte neyin ne olduğunu bilemiyorduk. Duygularımızı yorumlamayı henüz yeni öğreniyorduk.

Aslında benim hiç sevgilim olmamış lan!

Ama bu sene biraz inek öğrenci olacağım sanırım.

Ortalarda bir sıraya oturdum. Sonra sınıfa bir grup kız girdi. Benim önümdeki sıraya oturdular. Bunlar sanırım normal okulda da arkadaştılar. Onların ikili sıralarda yan yana oturduğunu görünce kötü hissettim bi bakıma. Ben sonuçta yalnızım.

"Yerimden kalkar mısın?"

"Ne?" Başımı kaldırdım. Az önce kapının önünde gördüğüm kızıl saçlı kız yanımda dikiliyordu. Aslında saçı orjinal kızıl değil, dipleri siyah.

"Burası benim yerim." dedi. Kırmızı ruj sürdüğü dudakları konuşurken daha da dolgun görünüyordu. Kendimi yine kötü hissettim. O ve arkadaşları bu okula gelirken nasıl gelmeleri gerektiğini belirlemişlerdi. Imajlarını mesela... Bense hala kendimi bulamamıştım. Onlar kendilerini yansıtacak şeyler giymişlerdi, bense insanlara ayak uydurma çabasıyla üstüme bir şeyler geçirmiştim ve bu beni zayıf kılıyormuş gibi geldi.

Üstümdeki, beni temsil etmeyi başaramamış giysiler ve makyajım beni zayıf kılsa da güçlü olduğumu göstermeliydim.

"Okulun ilk günü. Yani kimsenin yeri belli değil."

"Bence herkes yerini bilsin canım. Hadi bakalım." Bana eliyle, kalk kalk, hareketi yaptı. Kalktım ve duvarın en dibine ve en arkaya geçtim.

Ben sana gösteririm.

Avcumu açtım ve parmaklarımı hareket ettirdim. Ruh elementini kullanmaya başladım. Elimden mor renkte, ince, pırıltılı dumanlar çıktı. Kız birden ağlamaya başladı. Sonra güldü. Sonra yine ağladı. Herkes tuhaf tuhaf ona baktı. Gülmeye başladım. İşte duygularınla böyle oynarım canım.

İçeri bir öğretmen girince durdum. Bir kadındı. Çantasını masaya koydu ve bize baktı.

"Hepiniz hoş geldiniz çocuklar. Size derslerinizle ilgili bilgi vereyim. Okulda sekiz ders var. Bu derslerden dördü sizin kendi yeteneğinize göre olanlardır. Yani sınıflar ayrılır. Kalan üç dersten ikisi Sihir Tarihi, biri Sihir Bilimi dersidir. Şimdilik son dersiniz boş. Henüz ne zaman başlayacağına karar vermedik. Karar verince size söyleyeceğiz. Bugün ilk dersimiz, isterseniz bir tanışalım. Bana adınızı ve gücünüzle ilgili neler hissettiğinizi söyleyin."

Herkes adını ve gücünden bahsetti. Önümde oturan kız çok tatlı birine benziyordu. Kahverengi saçları, kahverengi gözleri ve beyaz bir teni vardı. Fiziği de çok güzeldi. Saçlarını yandan bol, salaş bir örgü yapmıştı. Beyaz bir gömlek ve kırmızı bir dar kot pantolon giymişti ve kot pantolonu uzun olduğu için paçalarını biraz kıvırmıştı. Ayağına giydiği siyah konversleri konsept,ne uygun görünüyordu.

İşte, okula ayak uydurmaya çalışan biri değil, kendini temsil eden biri.

"Adım Esra. Gücümü çok seviyorum. Beni huzurlandırıyor. Beni temsil ediyor. Kısacası Esra demek Su Elementi demek."

O susunca ben ayağa kalktım.

"Ben Melis. Aslında benim gücüm sadece su değil. Beş element."

"Ne?"

"Nasıl yaa?"

"Yok daha neler?"

"Baksana bileğinde şekiller var mı?"

Etraftaki sesler bastırmak için sesimi yükselttim. "Yani benim için Melis demek sadece su değil. Benim için Melis demek dört element demek. Aynı zamanda da ruh demek. "

"Melis, sen gerçekten de kehanetteki kişi misin?"

Ama Yuh yani! Öğretmen tepkisi bile bu olursa öğrenciler ne yapsın!

"Evet."

"Bileklerini gösterir misin?" Bileklerimi havaya kaldırdım. Herkes şaşırarak bana baktı. Yerime oturunca şu bana sataşan kızı dinledim.

"Benim adım Şeyma. Bence su elementi demek...insanı özel kılan şeydir. Ben herkes gibi değilim. Ben kesinlikle farklıyım yani özelim." dedi saç savurma eşliğinde. Onun derdi özel olmak mı? Bense bu gücün beni temsil ettiğini düşünüyorum.

Herkes adını söyledikten sonra hoca derse devam etti.

"Bugün ilk yapacağımız şey kontrol etmek olacak." Önümüzde yuvarlak bir kap oluştu. Ve kabın içinde su vardı.

"Suya söylediğim şekilleri verin. Şimdi o suyu uçurun."

Suya baktım suyu biraz yükselttim.

"Şimdi suyu kare şekline sokun." Suya baktım. Odaklanıyordum. Hem de çok. Zaten evde kendi kendimi eğitmeye başlamıştım.

"Şimdi kalp yapın." Kalp yapmayı severdim zaten sık sık kalp yapardım. O yüzden hemen kalp yaptım. Ama Esra yapamadı.

"Yardımcı olabilir miyim?" Bana döndü. Bunu söylememe şaşırmıştı.

"Benle konuşurken nasıl oluyor da hâlâ yapabiliyorsun?" dedi gözlerini kalp yaptığım suya diyerek.

"Şey ben bilmiyorum." Gülümsedim. "Ama yardımcı olmak isterim."

"Tamam. "

"Bak şimdi gözlerini kapat. Ve elini kaba doğru uzat. Şimdi suyun uçtuğunu hayal et ve ellerini havaya kaldır. Ellerini kalp yap ve suya kalp şeklini verdiğini hayal et. Aç gözlerini!"

Gözlerini açtığında bir kalp yapmıştı. Gülümsedi. "Teşekkür ederim."

Zil çaldı. Koray'la buluşmalıyım!

Güçler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin