Multimediada Marcelina var.
Insanların beni artık, Aleyna Tilki gibi parmakla işaret ettiği zamanı geçmiştik. Hala biraz tuhaf... Aslında hala TUHAF tepkiler alıyordum ama en azından eskisi gibi sık sık değildi. Insanlarla daha çok iletişime geçmiştim ve o sürekli bahsettikleri popülerlik biraz daha iyi anlamda popülerlik olmaya başlamıştı.Evet, insanlarla iletişime geçiyordum ve bir arkadaş grubum bile olmuştu. Öncelikle Furkan ve Koray'ı tanıştırmıştım. Daha sonra da Hande'yi... Sohbet ederken konu aça aça ne kadar iyi bir samimiyet kurduğumuzu fark ettik ve sürekli teneffüslerde birbirimizi arar olduk.
Esra'nın gücü Su Elementi'ydş ve zaten derslerde onu görüyordum.
Furkan'ın gücü görünmez olmaktı.
Hande geleceği görüyordu.
Batu cisimleri hareket ettiriyordu.
Marcelina'in de şifa gücü vardı.
Onlarla yakın olduğumdan beri Şeyma ve Daltonlar benimle uğraşmaya ara vermişlerdi. Belki de ilk zamanlar yalnız ve güçsüz olmamdan faydalanıp kavga çıkarmaya çalışmışlardı ama şimdi yemiyordu işte. Ha, bir de kantindeki olaydan sonra dersini almıştı zaten.
Kısacası son zamanlarda okul gerçekten harika gidiyordu.
Ve bir harika okul gününün daha sonuna gelmiştik. Otobüste oturmuş dedikodumuzu yapıyorduk.
Selin bir anda, "Iyy! Bak bak şu Şeyma'ya bak hele bak bak tipe bak Yarabbim töbe estağfurulah bak bak şuna bak..." diyerek bize dönmesi ve benim onu, şarkı söylemeye çalışırken bşr anda tavuk olan Murat Sakaoğlu'na benzetip gülmem bir oldu.
Esra ise onaylamaz bakışlarıyla onu ezerken cıkcıkladı. "Çok ayıp. Gerçekten..."
Selin ise ona göz ucuyla bakıp "Sen sanki ondan hiç nefret etmiyorsun. " dedi ve saçını savurdu. Savurduğu saçlar Esra'nın yüzüne çarptığında Esra bir anda hapşırdı. Hep bir ağızdan "Çok yaşa. " derken yüzü kıpkırmızı olmuştu.
"Bu nasıl bir saçtır Yarabbi?" dşye söylendi kendi kendine.
Furkan, gözlerini Selin'in saçlarına dikti. "Hakkaten Selin ya, o nasıl bşr saçtır? Nasıl öyle uzattın?"
Marcelina, kıçına kadar uzun olan saçlarını tutup önce öne sonra geriye savurdu. "Her gün sevgiyle besliyorum onları. "
"Ay götüm. " dedi Batu umursamaz bir tavırla. "Bu nasıl bir yalnızlıktır Yarabbi?"
Selin ise hiç beklenmedik bir cevap verdi. "Hesabını alırım üstün kalır, ayık ol emmi oğlu."
"Ya sen ne biçim Amerikalısın? Azcık havan olsun lan! Ne bu, saçlarını jöleyle diken keko tavırları?! Bir de tesbih vereyim eline!"
Bu defa de dudağı yana kayarak güldü. "La gardaş, canını yerim gel de iki tesbih sallayak. "
"Ay... İçine Ankaralı kaçtı. "
"Ben iniyorum. " deyip ayağa kalktım.
"Daha erken?" diye sordu Koray.
"Yürüyeceğim bşraz. "
"Iyi. Ben de yürüyeyim. "
Oturduğu yerden çantasını alıp sırtına takarken Selin ve Hande bana imalı bakışlar atıp gülüyorlardı. "Ne?" diyerek kafamı iki yana salladım.
"Mars'ta yağmur bekliyorlarmış kanka. "
"Ee?" dedim tersleyerek.
"Hiç. Bilmek istersin diye düşündüm. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçler Okulu
FantasyHerkesin 14 yaşına geldiğinde kaderinin belirlendiği bir dünya düşünün. Gücünüz vardır ya da yoktur, bu 14 yaşında belli olur. Ve-dünya artık bunu kabullenmiş, belli bir düzen var ve hayat buna göre ilerliyor. Ancak Melis'in, kimsede olmaması gereke...