Kaçış

7.7K 624 43
                                    

Duvarlar üstüme üstüme geliyo. İki gündür burdayım. Burdaki çocuklarla sohbet ediyorum, yemek yiyorum, bizi kaçıran piçlere sövüyorum ve kaçış yolları arıyorum.

-Ne düşünüyosun?

Koltuğa uzanmış duruyodum. Tavana doğru çevirdiğim kafamı Asya'ya çevirdim.

-Hiiç.

-Sevgilini özlemişsin.

-Ne?

-Adı...Koray!

-Sen akıl okuyosun.

-Evet. Sen de element kehaneti şeysindeki kızsın.

Cümleye bak. Element şeysi.

-Melis iyi misin?

-Diilim. Duvarlar üstüme üstüme geliyo.

-Bu kadar üzülmemeye çalış.

Kapı açıldı. Yemek saati. Resmen bi hayvan barınağındaki yavrular gibiyiz. Ne güzel di mi?!

Önüme koydukları yemeği kendime doğru çektim.

-Ne zaman bizi bırakıcaksınız?

-Sizi bırakıcaz. Öldüğünüzde.

Bana bakarak kıs kıs güldü.

-Seni piç kurusu!

Gülümsemesi soldu.

-Ne dedin sen?

-Piç kurusu dedim.

-Düzgün konuş.

-Noldu? Gücüne mi gitti? Tabii bazen hayatın gerçekleri acı olabiliyo.

-Melis kes sesini!

-Bak sana acı bi haber daha; burdan kesinlikle kurtulmanın bi yolunu bulucam ve hepinizin amına koyucam.

Parmaklıklardan uzanıp boğazımı tuttu. Elini indirmeye çalıştım ama bu daha çok sıkmasına neden oldu.

-Sakın bidaha bana küfür etme. Benimle düzgün konuşucaksın!

Suratına baktım. Sonra yüzünü tükürdüm ve eli beni bıraktı. Kendimi geriye çektim. İşte şimdi çok kızmıştı.

-Baba yapma!

-Sen sus Asya!

-Asya, bu piç senin üvey baban mıydı?

Üzgün suratıyla bana baktı. İyi de neden bu kız yapma diye bağırdı ki?

Asya'nın üvey babası parmaklıkları açtı ve yanıma geldi. Bana bi tokat attığı gibi yere yapıştım. Asya'nın çığlıklarını duyyodum. Adam beni kolumdan tutup zorla ayağa kaldırdı sonra tekrar tokat attı ve yine yere düştüm. Kafamı kaldırıp o piçe baktım.

Cebinden metal bişey sarkıyo. Çakı!

Ayağa kalkıp özel yerine tekmeyi bastım. Yere düşünce kanepenin bi ucundan kaldırıp adamın üstüne koydum. O kurtulmaya çalışırken ben cebinden çakıyı aldım ve kapının üstünde unuttuğu anahtarla kapıyı kilitledim. Hemen koşup Asya'nın olduğu zindan gibi odanın kapısını açtım. Ordan da İrem'in olduğu odaya koştum.

-Hayırdır nereye gidiyosunuz?

Korku dolu gözlerimizle benim üvey anneme baktık.

-Çekil önümüzden!

-Siz çok biliyosunuz.

Güldü. İrem'i tutup kendine yaklaştırdı ve cebinden bıçak çıkardı.

-Şimdi tıpış tıpış odanıza gidin ben de arkadaşınıza zarar vermiyim.

Yavaş yavaş geri adım atmaya başladık. İrem hiç de beklenmedik bi şekilde dirseğiyle üvey annemin karnına vurdu. Sonra elindeki çakıyı tutup yere attı. Üvey annem İrem'in başını sıkı sıkı tuttu. Öyle sıkı tutuyodu ki parmakları beyaz görünüyodu. En sonunda İrem'in kafasını sertçe çevirdi ve boynunu kırdı.

-İrem!

Bi çığlık koyverdik. Elimdeki çakıyla üvey annemi bi kaç kez bıçakladım. Sonra Asya'yla beraber koşmaya başladık. Koridor boştu ve bu iğrenç mahzen gibi yerden çıkmayı başardık.

Burası orman. Temiz hava... Çok mutlu bi şekilde Asya'yla koşmaya başladık. Tek atladığımız şey akşam olmuş.

Güçler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin