28. Bölüm

32 14 1
                                    

Şarkı önerisi : Halsey - New Americana

Betty'den

Demir Ada'dan geçtiğimiz portal bizi şehre getirmişti.

" İnfaz başlasın. Kutsanmaya yoldaşlarım ! Tanrı bizi korusun !"

Arkamızdan gelen sesle Tom, ben ve Finn döndük.

Dehşet verici bir görüntü vardı. 5 kadın idam sehpasında idi. Kalabalıktan bir gürültü yükseliyordu. Ailesi olduğunu düşündüğüm birkaç kişi idam sehpasının kenarında sırasını bekliyordu. Fakat garip olan bir şey vardı. Neden sadece kadınlar idam ediliyordu ve kalabalık neden sadece erkeklerden oluşuyordu ? İdam sebebi neydi ki ?

" Durun !"

Ağzımdan çıkan haykırışa ben de şaşırmıştım. Tom sağımda Finn solumdaydı. İkisi de bana dönmüştü. İkisine de baktığımda gözlerinde aynı ifadeyi görmüştüm. Onlar da dehşete düşmüşlerdi. Benimle beraber gelmeyi istemişlerdi. Ama bu kadar dehşet verici bir tabloyla karşılacaklarını düşünmemiş olmalılardı.

Kalabalığı yararak ilerledik. Muhafızlar ellerindeki mızrakları daha da ilerlemememiz için bize doğrultmuşlardı.

" Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ? Bu uygulamanın sebebi ne ?"

" Kadın ! Başına bela almak istemiyorsan evine gir ! Kadınlar dışarı çıkamaz !" dedi idam sehpalarını ve kalabalığı görecek şekilde konumlanmış kuledeki adam. İnfaz emrini veren adam buydu.

" Ne diyorsun lan sen ? Adam akıllı açıkla niye yaptığınızı." dedi Finn.

Kuledeki adama öldürecek gibi bakıyordu.

" Bu kadınlar cadı. Cvy gibi şehrimize bela getirmelerine izin vermeyiz." dedi kuledeki adam.

" Büyü yetenekleri olması idam edilmeleri gerektiğini göstermez." dedi Tom. Yerden aldığı bir taş parçasını döndürüp yönlendirerek bütün kadınların boynundaki ipleri kesti.

Muhafızlar bize doğru yürümeye yeltendiklerinde ellerimde yıldırımların mavisi gözüktü. Hepsine gülümsedim. Finn ellerini buzla kapladı ve öne doğru uzattı.

" Nasiplenmek isteyen var mı ?" dedim 32 diş gülerek.

Kalabalık korkarak bizden uzaklaştı. İdam sehpasındaki kadınlar minnettar ve şaşkın gözlerle bize bakıyordu.

" O kadınların kılına zarar gelmeyecek. Ben Yıldırım Hanedanı'nın varisi Elizabeth Orw. Eğer şu an mızraklarınızı indirmezseniz başınıza çok büyük iş alacaksınız."

Muhafızlar gözlerini kuleye çevirdi.

" Kadın ! Sen erkeklere bu şekilde emir veremezsin. Bu şehirde ikinci bir Cvy'ye ihtiyacımız yok. Sen de onun gibi yıldırım gücüne sahipsin. Sizler lanetlisiniz. Hepinizin kökünü kazıyacağım. Öldürün !" dedi kuledeki elebaşları.

" Siz istediniz." dedi Tom. Muhafızlara doğru yerden çıkardığı toprak parçalarıyla saldırmaya başladı. Finn buz büyüsüyle isabet ettiği vücut parçalarını donduruyordu muhafızların.

Ben de yıldırımımı topladım. İçimdeki güç şu an bana dünyanın en kudretli büyücüsüymüşüm gibi hissettiriyordu. Yüksek bir yerden düşüyormuşum gibiydi. Nefesimi kesiyordu. Gözlerimi yerden kuleye çevirdim. Kuledeki adam dehşet içinde bana bakıyordu. Şapkasını tutup kaçmaya çalışırken sağ elimin işaret ve orta parmağını birleştirip kuleye doğru gücümü odakladım. Akmaya başladı. Parmak ucumdan kuleye doğru gidiyordu. Etrafında herhangi bir yapı olmadığı ve idam sehpalarına da çok yakın bir mesafede olmadığı için yıkılması sorun olmazdı. Kule yıldırımın ulaşmasıyla paramparça oldu. Muhafızları elektrikle savuşturarak idam sehpalarının bulunduğu yere ilerledim.

" Çok teşekkürler güzel kızım." dedi 40'lı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim kadın yüzümü avuçlarının arasına alarak. Kadınların hepsinin elindekileri çözerken bana doğru koşan iki muhafızı fark ettim.

Ellerimi tekrar yıldırım için hazır hale getirdim. İki muhafıza doğru elektrik akışının gözüktüğü ellerimi uzattım.

" Olduğunuz yerde kalın !"

Mızraklarını arkalarına bıraktılar.

" Annemiz için geldik. Savaşmak istemiyoruz." dedi muhafızlardan biri miğferini çıkarıp. Diğer muhafız da çıkardığında ikiz olduklarını gördüm.

" Annenizle sonra sarılsanız olur mu ? İpleri çözmemiz lazım. Hızlı olalım." dedim. Kafalarını salladılar.

Biz hızlı hızlı kalın halatları çözerken Finn ve Tom muhafızları halletmişlerdi. Bize doğru geliyorlardı. Kalabalık uzaktan bizi izliyordu.

" Sizi ucubeler ! Tanrı'yı kızdıracak bu yaptıklarınız. Yıldırım Tanrısı Nevter sen bizi bağışla." diye bir ses geldi arkamdan. İpleri çözerken omzumun üstünden arkama göz attım. Yıkık kulenin oradan emekleyerek gelen elebaşı zırvalamıştı.

" Tanrı'yı kızdıracak ne yaptık ? Senin kadınları asmana engel olduk. Bu kadınlar büyü güçleri olsaydı sence senin idam sehpandan kurtulamaz mıydı ? Bu kadınların masum olduğunu sen de ben de biliyoruz. Hem büyü güçleri olsa da bu onların asılması gerektiği anlamına da gelmiyor piç kurusu !" dedi Tom adama doğru bir kaya parçasını fırlatmak için hazırlanırken.

" Tom ağır ol, o şerefsizi öldürmeyi benim de ne kadar istediğimi az çok tahmin ediyorsundur. Bu kadar insanın önünde yapamayız. Onun gibi vahşi olamayız. İnsanları din üzerinden sindirmiş belli ki. İnsanları onun gibi korkutmamamız lazım. İnsanların isteyerek seçeceği bir yol sunmalıyız." dedi Finn Tom'un kolunu tutarak.

İnsanların isteyerek seçeceği bir yol sunmalıydık. Bu insanları sinmişlikten kurtarıp cesur insanlar yapmalıydık. Şu kadınları idam ettiren yavşak da cezasını almalıydı ki Yıldırım Şehri'nde adalet anlamında ilk adım atılmış olsun.

Hayatımda ilk defa kendimi gerçek anlamda güçlü hissediyordum.

İnsanlar için anlamlı bir şeyler yapıyordum ve bu insanlar benim halkım olacaktı.

İlk defa olmak istediğim insan olma hakkı bana altın tepside sunulmuştu. Şimdi sadece uzanmalı ve almalıydım.

BEYAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin